Anayasa Mahkemesi, "Avukatlar Sendikası" adı altın kurulu olan bir sendikal girişimin yapmış olduğu başvuruyu "kabul edilemez "buldu.
Başvurucu, sendika üyeliği için işçi/işveren ayrımı yapılan 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 2. ve 17. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ederek ilk derece mahkemesinin itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurmasını talep etmiştir. Davanın görüldüğü Ankara 18. İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiştir.Kararın gerekçesinde; mevzuat hükümlerine göre işçi sayılanların işçi sendikalarına, işveren sayılanların ise işveren sendikalarına üye olabileceği, işçi veya işverenlerin aynı iş kolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamayacağı, sendikaya üye olabilmek için sendikanın kurulduğu iş kolunda fiilen çalışıyor olma şartının sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi kararı Bölge İdare Mahkemesi tarafından onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
Bu doğrultuda avukatlar işçi ve işveren olmalarına göre ancak ilgili iş kolunda yer alan sendikaya üye olabileceklerdir. Dolayısıyla avukatların sendika çatısı altında örgütlenebildikleri görülmektedir.
İddiaların aksine mesleki sendikalaşma olmayacağına karar veren AYM; Sonuç olarak başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir." diyerek "Başvurunun, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA" karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin kararından önemli satır araları şöyle;
AVUKATLAR SENDİKASI BAŞVURUSU(Başvuru Numarası: 2018/27450)
Karar Tarihi: 30/3/2023
R.G. Tarih ve Sayı: 17/5/2023-32193
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Sendika, e-Devlet sistemindeki sendika üyeliğinin "yalnızca işçilerin, ait oldukları iş kolunda olmak kaydıyla işçi sendikasına üye olabilmeleri" şeklinde düzenlendiğini belirtmiştir. Başvurucu, bu uygulamanın çalışan herkesin tüm sendikalara e-Devlet üzerinden üyeliğine imkân sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için altyapı oluşturulması istemiyle idareye başvurmuştur. Başvuru zımnen reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, zımnen reddedilen işlemin iptali talepli dava açmıştır.
3. Başvurucu; dava dilekçesinde, sendika kurmak veya sendikaya üye olmak için çalışan olmanın yeterli olduğunu, serbest çalışan avukatlar için işçi/işveren ayrımının yapılmasının doğru olmadığını, avukatlığın serbest meslek olarak yapılmasının esas olduğunu belirterek idarenin zımni ret işleminin iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bunun yanı sıra başvurucu, sendika üyeliği için işçi/işveren ayrımı yapılan 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 2. ve 17. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ederek ilk derece mahkemesinin itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurmasını talep etmiştir.
4. Davanın görüldüğü Ankara 18. İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiştir. Gerekçeli kararda, 6356 sayılı Kanun'un 2. maddesinin üçüncü fıkrasının 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'na yollaması nedeniyle 4857 sayılı Kanun'da, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişinin işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişinin yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşların işveren olarak tanımlandığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca bir avukat yanında, avukatlık ortaklığında veya avukatlık bürosunda 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 12. maddesi ve 4857 sayılı Kanun hükümlerine göre çalışan avukatların işgören (işçi) konumunda olduğu, yanında işgören çalıştıran avukat veya avukatlık ortaklığının da işveren statüsünü haiz olduğu belirtilmiştir. Kararın gerekçesinde; mevzuat hükümlerine göre işçi sayılanların işçi sendikalarına, işveren sayılanların ise işveren sendikalarına üye olabileceği, işçi veya işverenlerin aynı iş kolunda ve aynı zamanda birden çok sendikaya üye olamayacağı, sendikaya üye olabilmek için sendikanın kurulduğu iş kolunda fiilen çalışıyor olma şartının sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
5. İlk derece mahkemesi kararı Bölge İdare Mahkemesi tarafından onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Somut Olayın Değerlendirilmesi
15. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin "Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir." biçimindeki birinci fıkrasında çalışanlar ve işverenlerin sendika kurma hakkına sahip oldukları düzenlenmiştir. Aynı maddede sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şartların kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Bu kapsamda avukatların sendika kurma ve bu sendikalara üye olmasına ilişkin şartlar 1136 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan Yönetmelik ve diğer kanunların ilgili maddelerine atıfla detaylı bir biçimde düzenlenmiştir.
16. Başvurucu; avukatların sendika üyeliğinde işçi/işveren ayrımı yapılmaması gerektiğini, bu yönüyle 6356 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (ğ) bendinde yer alan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi anılan kuralı, kuralda yer alan "bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan iptal davasında daha önce incelemiştir. Anayasa Mahkemesinin yaptığı değerlendirmelerin eldeki başvuru ile ilişkili olan kısmı (AYM, E.2013/1,K.2014/161, 22/10/2014, §§ 24, 36-38) şöyledir:
"... Sendika hakkı, çalışanların ve çalıştıranların sadece istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda bir hakla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin garanti altına alınmasını da içermektedir. Üyelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel ortak menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının, iş uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu sözleşme yapması, grev ve lokavt kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkı kapsamında yer almaktadır.
... aynı işkolunda çalışanların benzer çalışma koşulları ve ortak çıkarları bulunduğu düşüncesinden hareketle, mesleki farklılıkları dikkate almaksızın bir işkolunda ya da endüstride çalışanların tümünü örgütleyen işkolu sendikalarına eğilim artmış ve bunun sonucunda işkolu sendikaları temel örgüt modeli haline gelmiştir. Haklar mücadelesinde etkili olabilme ve sonuç alabilmenin ancak güçlü bir sendika ile mümkün olabileceği, bunun ise daha fazla işçinin aynı sendikada örgütlenmesine bağlı olduğu düşüncesi, işkolu sendikacılığının gelişmesine yol açmıştır. Bu çerçevede, sendikaların işkolu esasına göre kurulacağını öngören kuralların, kamu düzenini sağlamak ve devam ettirmek, daha etkin ve daha güçlü bir sendikacılığı temin etmek için çıkarılmış olduğu anlaşılmaktadır. Zira mevcut sistem içerisinde güçlü yapılar haline gelen sendikalar işkolu esasına göre faaliyette bulunan sendikalardır... getirilen sınırlamaların meşru temellere dayandığı, hakkın özünü zedelemediği ve ölçüsüz bir müdahale oluşturmadığı görülmektedir."
17. İşçi ve işveren sendikalarının farklı menfaatleri korumak ve geliştirmek amacıyla kurulmuş olması ve bunun doğal sonucu olarak kendine özgü faaliyetlerinin de farklılaşması işçi ve işverenlerin aynı sendika çatısı altında bulunmalarını anlamsız kılmaktadır. Bunun yanı sıra başvurucu Sendikanın sendika olarak örgütlenemediğine dair bir şikâyeti bulunmamaktadır. Ancak başvurucu, serbest çalışan avukatlar için işçi/işveren ayrımının yapılmasının doğru olmadığını, avukatlığın serbest meslek olarak yapılmasının esas olduğunu ve kurulacak sendikalarda da bunun esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
18. Derece mahkemeleri 6356 sayılı Kanun'da iş kolu sendikacılığının benimsendiğini ve buradan hareketle işçi ve işverenlerin bulundukları iş kollarındaki sendikalara üye olabileceklerinin düzenlendiğini, serbest çalışan avukatlar yönünden de bu ayrımın esas alınacağını belirtmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de sendikaların iş kolu esasına göre kurulacağını öngören kuralların kamu düzenini sağlamak ve devam ettirmek, daha etkin ve daha güçlü bir sendikacılığı temin etmek için getirildiğini vurgulamıştır.
19. AİHM'in serbest meslek çalışanlarının sendika kuramamasına ilişkin değerlendirmelerine baktığımızda da serbest meslek sahipleri yönünden devletin sendikal örgütlenmeye izin vermeme yönünden takdir hakkı bulunduğunu belirttiği görülmektedir. Ancak AİHM, burada serbest meslek sahiplerinin kooperatif, meslek birlikleri gibi diğer örgütlenme biçimlerine sahip olmaları hâlinde bu örgütler aracılığıyla üyelerinin kolektif çıkarlarını kamu makamları önünde savunabileceklerini değerlendirmiştir.
20. Eldeki başvuruda, 1136 sayılı Kanun doğrultusunda çıkarılan Yönetmelik'te avukatların hangi durumlarda işçi ve işveren olabilecekleri belirlenmiştir. Bu doğrultuda avukatlar işçi ve işveren olmalarına göre ancak ilgili iş kolunda yer alan sendikaya üye olabileceklerdir. Dolayısıyla avukatların sendika çatısı altında örgütlenebildikleri görülmektedir. O hâlde derece mahkemelerinin Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerini yorumlayarak, iş kolu sendikacılığı kapsamı dışında kalan meslek sendikacılığına yönelik sınırlamaları usul ve yasaya uygun bulmasında Anayasa'nın 51. maddesinde yer alan sendika hakkına ilişkin güvenceleri gözetmediği söylenemeyecektir.
21. Sonuç olarak başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçeyle;
A. Başvurunun, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına 30/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Kararın tüm detayları aşağıdaki linktedir
Kaynak . Anayasa Mahkemesi
Sosyal Bağlantılar