Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Safranbolu Yörük Köyü Pişmanlıktır


Yörük köyü denildiğinde aklımıza gelen zaman zaman yaylalara konaklamaya giden, belli bir yurdu, toprağı olmayan küçük topluluklardır. Onları geniş çadırlar içerinde, oba halinde bulunan ve genellikle hayvancılıkla geçinenler olarak tanırız.
Günümüzde artık bu anlamda yaşayan Doğu Akdeniz'de, Toroslarda görebildiğimiz Yörüklerin dışında Yörük olmadıkları halde kendini yörük zanneden hatta tanıtan yerleşik olarak yaşayanları gördükçe bir anlam karmaşası ortaya çıktığını görüyoruz. 
İşte kendilerini ve bulundukları yeri yörük olarak adlandıran, yörüklükten çok uzak konaklarıyla artık yerleşik hayatın tüm özelliklerini gösteren yerlerden biri de Safranbolu - Kastamonu karayolu üzerinde ve Safranbolu’ya 13 kilometre uzaklıkta bulunan adını Yörük'ten alan bir köy....
Sözde "Yörük Köyü" olarak adlandırılan belde resmi kayıtlara göre 140 hane olan bir yer. Bu haneler öyle basit yerler değil.. Bugün çoğu virane hale gelmiş, oturulması mümkün olmayan sadece 60 kişinin barındığı topu topu 40 - 45 hane ile dile getirilen geniş bahçelere sahip, türlü türlü meyvelerin salkım salkım döküldüğü, toplanmadığı için dalında ya da toprağa düşerek çürüyen çok büyük bitki topluluğuna sahip arazilerde yer alan evleri görebileceksiniz. Ve bitişik nizam tarihi konakları.. Batı Karadeniz civarında çokça görebildiğimiz, görenlerin hayran kaldığı yapılara benzer evlere sahip bir yer..
Belki de pek çoğu yörük olarak yaşamamış son kuşak dedelerinin belki de onlardan daha ötesinin yaşam şekillerinden esinlenerek kendilerini yörük olarak tanıtsa da hiç alakası yok. Zira yüzlerce yıl yerleşik düzene geçim insanların torunlarını burada bulabilirsiniz. 
Son kuşak büyük şehirlerde yaşamaktadır. Soyadlarının aldığı eklerden bazıları da bunu kanıtlamaktadır (“Sultangiller”, “Paşaoğulları”, “Sipahioğulları”, “Sekbanzadeler” gib ) (* Kaynak)
Yazdan yaza bir de ölülerini getirip köyün girişindeki büyük mezarlığa gömecekleri zaman buraya geliyorlar..
Anadolu'nun hangi köyüne giderseniz gidin köy mezarlığının buradaki kadar çok büyük, geniş bir alan sahip olduğunu göremezsiniz. Nedense burası görenleri şaşırtacak kadar büyük. 
Türkiye'de, Osmanlı döneminde 19. yüzyıldan sonra asayiş ve devlet otoritesinin temini için mecburi iskan ettirilerek göçebe yaşam tarzından vazgeçirtilenler kendilerini "Yörük Türkmenleri" olarak tanımladıkları gibi yaklaşık 150 yılı aşkın bir zaman yörük yaşamını terk edenlerin bugünkü çocuklarının bu şekilde kendilerini tanıtmaları, köylerine yörük köyü demeleri abesle iştigaldir.
Trakya'dan, Balkanlardan zorunlu göç ettirilen ve Osmanlı'nın Anadolu'da pek çok yere yerleştirdiği bu toplulukların kendilerine Alevi, Bektaşi ve Kızılbaş sanmaları bir yakıştırmadır. Bunlar normalde sebatiyist bir soyun değişim almış, asıllarını ve inançlarını hiç bir zaman yüzeye vurmadan Anadolu köylüsünü taklidi ile asimilasyon olduğu sanılan topluluklarıdır. Bugün Zonguldak, Safranbolu, Bartın ve çevre illerin bir kısmında yaşamlarını sürdüren ve hatta İstiklal Harbi sırasında vatan için yedi düveldeki cephelere giden insanların arasında dönmeyenlerin yerine mal mülk sahibi olmuş, makam mevki sahibi olmuş insanların bulunduğu yerlerdir. Bu arada Horasan'dan gelen gerçek Safranboluları bu köyde görmeyebilirsiniz.
Bununla birlikte, buraya ilk gelenlerin bir rivayete göre, "göçer"olarak yaşamakta olan Kayı Boyuna bağlı genelde Güneydoğu ve Orta Anadolu'da yörük olarak yaşayan Karakeçili aşiretinden bir grubun  burada yerleşik bir düzen kurduğu, Osmanlı Sarayı ile yakın ilişki içinde olduktan sonra İstanbul'da  fırıncılık, şekercilik, un ticareti gibi işlerin yanında Yeniçeri Ocağında askerlikle uğraşmış, pek çoğu yeniçeri olduğu için seferden sefere koşmuş olduğu bazı mezar taşlarında okunabiliyormuş.
Ancak, o insanlar genelde İstanbul' yerleştiği içinde onlardan pek iz kalmamış, deniliyor. 
700 yıla yakın 1565'lerde kurulduğu tahmin edilen, bir geçmişe sahip Safranbolu'nun bu köyü de her nedense pek çok ilimizde bunlardan daha değerli yapılar ve yaşamlar olduğu halde 1997 yılından bu yana UNESCO tarafından Kentsel Sit Alanına dahil edilip koruma altına alınmış..

 
Safranbolu - Kastamonu karayolu üzerinde 1 km içeride girişinde yoğun bir mezara sahip mezarlığı bulunan köyde iki cami yer alıyor.. Ancak camiler nüfusun yaşlı ve az sayıda olan yerleşik halkı tarafından pek kullanılmıyor. Köye gelen yerli turistlerden bazılarının namaz kılması ile canlanıyor. 
Köye doğru ilerlediğinizde konaklar arasında yürürken bir kadın büstü sizi karşılıyor. Büstün, annesi Polonyalı olan opera sanatçısı Leyla Gencer'e ait olduğunu tabeladan okuyorsunuz. Ancak dikkat çekici nokta şu ki, Türkçe tabelada yer almayan Polonyalı anne ibaresi İngilizce tanıtımında yer almış. Bilenler bilir, Gencer, Milano'da öldükten sonra kilisedeki törenden sonra cesedi yakılarak külleri İstanbul Boğazına atılmıştı.. Bunun yanında kendisinin Sebatay Sevi'nin torunu olduğunu söyleyen modacı Cemil İpekçi'de buralı Hatta, Gülgün Feyman, Kaya Erdem, Muammer Aksoy vs...


Bu köyde en popüler olan ise ayakta kalmayı başarabilmiş, ziyarete açık 300 yıllık olduğu söylenen "KASIM SİPAHİOĞLU KONAĞI"...
2014 yılında 2 TL den başlayan, 2022 yılında 10 TL'ye gezilebilen altı lokanta üstü ev görünümünde olan yapıya 2023 yılında 15 TL vererek gezme imkanı hatta bir de kısa bir gösteriye şahit oluyorsunuz. Köyün en tanınmış ve popülaritesi olan Filiz Teyze adı ile meşhur 60 yaşlarında bir kadın..
Filiz Teyze köyün en güzel demekse de konağa benzemeyen iki katlı bir yapı...
Kapısında "Kasım Sipahioğlu Konağı" yazdığı için öyle sanılıyor. Köyün diğer yerlerinde eski ve bakımsız oldukları halde konak dedirtecek yapılar mevcut. Hatta şöyle söyleyelim, Safranbolu'nun tarihi yerlerini gezen biri için burası vasat ve gelişmemiş yer olarak görünür. 
Rehberimizin getirdiği Sipahioğlu Konağının altı yiyecek yeme ve satın alma yeri, üst katta bir kaç oda var. Bu odanın birinde de konağı tanıtımı ve bir de banyo gösterisi yer alıyor. Konaktaki bazı eşyalar, Bektaşilerdeki üçler, beşler, yediler ve 12 imam inancının işaretlerini gösteriyor.
İlk yıllarda masumane bir tanıtımdan öteye geçmeyen girişim bugün edebe aykırı olacak şeklide cıvık; cıvık olduğu kadar itici bir hal almış. Ayrıca fatura ve fişin geçmediği, Ibana para göndermenin dahi pek kabul görmediği yerde nakit para tercih nedeni..

Cıvık ve İtici Bir Gösteri
Az önce ziyaretçilere gösterilen bir gösterinin cıvık ve itici olduğundan söz etmiştim. Kısaca açıklayayım. Filiz adlı yaşlı kadın eski köy yaşantısında yer alan bir banyo sahnesini ziyaretçilere aktarıyor. Odaların içinde yüklük benzeri bir dolap var, bu dolap aynı zamanda banyo olarak kullanılıyor, Dolabın altında bir su gideri var, bu konaklarda anne, baba, çocuklar, eşler, torunlar hep bir arada yaşadığı için istendiğinde odadan çıkmadan banyo yapılabilsin, eşlerin azıcık da olsa mahremiyeti olsun diye düşünülmüş. Bugünkü ebeveyn banyosu gibi düşünün. Su, taşıma olduğu için, dolabın bir yerinde sıcak su , soğuk su koyacak kadar bir yer var. Bir de yıkanabilecek bir alan. Tabii, su dökünme ihtiyacı olduğu için eşler birbirine yardımcı oluyor. O yılların banyo olayı bugün dile getirilince
Filiz Teyze denilen kadın ziyaretçi erkeklerden birini (genellikle gençler ve torunu yaşında olanlar )  alıp oturtuyor. Önce kafasını ovuşturuyor, Arada pataklıyor. Sırtını yıkar gibi yaptıktan sonra önce kalça tarafına bir şaplak, arkadan ön edep yerine avuçlama bir şaplak atıyor. Sonrasında güya banyo faslı bitip havluyla sararken de yine ön cinsel organını avuçlarcasına gösteriyi bitiriyor. Dolaptan iniyorlar. Böylesine itici gösteri kadın erkek herkesin önünde her gruba yapılıyor ve izleyenler kahkahalara boğuluyor. Oysa kahkaha atılacak bir durum yok. Şöyle bir benzetme yapalım. Küfür ve bel altı şakaları yapılan gösteriler, filmler ne kadar izleyici çekiyorsa bu da onlardan biri gibi. Neden acaba dersiniz ? ( Gösterilerle ilgili videoları Instagram ve Youtube'da bolca bulabilirsiniz. Görüntüleri sayfamızda yer vermeye haya ettiğimiz için kullanmadık. )

Sonuç; 
İşin ilginç yönü, turlar her ilden sayısız insanı buraya taşıyor. Öyle ki, peşpeşe gelen turlar yüzünden kalabalık olunca da pek de duramıyorsunuz. Buraya harcayacağınız zamanı, parayı ve yorgunluğu Safranbolu içerisinde yaşamalısınız. Safranbolu buradan daha zengin kültüre, tarihe ve çeşitliliğe sahip. Safranbolu günlerce kalsanız bıkmayacağınız yer. Ne var ki, yörük köyüne gelen bin gelmeyen bir pişman.. Ve hatta "bunun için mi onca yolu aştık" şeklinde mırıldanmaları duyabilirsiniz. Bizden söylemesi..

Erol Kara - @seyyaherol