Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Trending

                                                   "

BizdenOku - Hukuki Hayatımız

Bu Davalar Bitmeyecek, Çözüm Adalet Bakanlığında


Bu Davalar Bitmeyecek, Çözüm Adalet Bakanlığında

Bir kaç gündür medyada patladı. Bir öğretmen ve bir başka ilde bir tır sürücüsü yayınladıkları kısa videoların arkasında , geçenlerde ölen bir şarkıcının mirasçıları tarafından telif haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle 50 Bin TL'lik bir dava ile karşılaşmışlar. Bunlar medyaya yansıyan tarafı. Tırcı vatandaşın demesiyle sadece aynı konudan, aynı kişiler ve tabi haliyle aynı avukat sadece Trabzon'da 40 dava açmış. 
Bunlar bitmeyecek. TBMM oturup buna bir düzen getirmezse telif yasasının ne olduğunu, ne olmadığını kurallara bağlar, adam gibi bir Telif kanunu çıkartırsa yasaları kullanarak haksız kazanç sağlayanlar fren yapılmış olur.
Paylaşım yapan cezalandırılıyor, okuyucuyu tahrik ettikten sonra yorumda hakaret etti diyerek dava açan kazanıyor, şarkımdan kesit almış, videosuna koymuş diyen mahkemeye koşuyor, binlerce karikatürü paylaşıp, sizde paylaşın diyerek tuzağı kuranlar karikatürümü paylaştı diye hakime, savcıya koşuyor. Koşuyor sonunda yasaları kullanarak haksız olduğunu bilmesine, saçma olduğuna kendisi inanmasına rağmen rağmen ceplerini dolduruyor.
Buna benzer olayı bizzat yaşamış bir vatandaşımız. Hiç bir haklı nedeni olmamasına rağmen kurnaz avukatın para kazanma hırsına nasıl takıldığını bize anlattı.

******
Bir okurumuz anlatıyor
30 yılı aşkın bir zaman internette içerik üreten çalışmalar yapan biri olarak insanlığa bir nebze hizmet olması amacıyla hiç bir ticari fayda olmaksızın, sadece dua eden olursa o dualar hürmetine yazılar yazan, araştırmalar yapam biriydim. Yaptığım çalışmalar yurt içi yurt dışı 16 milyon aşkın insanın fayda görmesini sağlamıştı. Bırakın herhangi bir insanı, akademik çalışmalarda dahi sitelerimizden alıntı yapılmış, pek çok araştırmacıya destek olmuş, site dışı yardımlarda bulunulmuş, insanların doğru bilgiye üye olmadan, ücret ödemeden serbestçe yararlandığı bir web sitesinin sahibi olmuştum... Bilimin yanı sıra pek çok hukukçuya bedava hizmet etmiştim. Halkın sorununu sorun bilmiş paylaşmıştım. Fayda görmeyen pek kimse yok gibiydi. Sadece yurt içi değil yurt dışı Türk vatandaşları dahi sitelerimden ücretsiz faydalanıyordu.
"İçinden Karikatür Geçen Bir Dava" sürecinin başlamasıyla tüm isteğimi öldüren doyumsuz bir avukatın ve onun oyuncağı olan sözde bir karikatüristin sebep olmasıyla bilgilendirme çalışmalarıma son vermenin hikayesini okuyacaksınız
"Her şeyden önce belirtmeliyim ki, önce beraat verilen daha sonra BAM istedi diye cezalandırıldığım dava sonucu benim durumunda olan binlerce kişinin de mağdur edildiğini ve bu nedenle davacı olan avukatın aldığı paranın haram olması için yalvardığımı, ciğerlerinden, boğazından gelmesini istediğimi, kan kusmasını Allah'tan diliyorum ve burada belirtiyorum.
Karakoldan gelen telefonla haberim olan olayda bir haber içerisinde yer alan 1 (bir) adet karikatür için telif ödemediğim iddiasıyla sanık olarak yargılandım.
Şikayet konusu, karalama şeklinde çizilmiş kuş kompozisyonu içeren bir karikatürdü. Yani, aylar önce reytingi bile almayan "evliliği böyle mi görüyorsunuz" başlıklı bir yazıya destek olarak kullanılan ve sayılamayacak kadar çok yerde yayımlanan benzer içerikli yazılara da konulmuş bulunan, hatta karikatür içindeki figürün bir çok tekstil ürününde etiket olarak kullanılmış olmasına rağmen karikatür telif yasasını ihlalden şahsım sanık olarak yargılanmış, iki yıllık bir mahkeme süreci olmuştu.
Abartısız 5 dakika süren her duruşmada benim gibi mağdur edilmiş yüzlerce insandan aynı mahkeme önünde karşılaşmamız, onlarca değil yüzlerce insanın mağdur edilmesine sebep olmuş bu davada ne yazık ki, yargı dava edene "ne oluyor" demeden haklı gibi görmüştü. Mahkeme Adalet Bakanlığı'nın değil davayı açan şahsın hak arama merkezi gibi olmuştu. Çünkü, aynı gün aynı avukatın telif davası gün boyu sürecek şekilde çok idi."

*****
"Binlerce sayfa arasında tek bir sayfada yazı arasında yer alan tek karikatür davanın konusu...
O güne kadar bu yayını kaldırmam için hiç ama hiç kimseden tek bir uyarı da gelmemişti. (Uyar Kaldır uygulanmamıştı) ( Bilenler bilir, uyar kaldır usulü uygulanmadan savcılar dava bile açamaz. Açtılar ama..)
Ocak 2022’de adresime uzlaştırmacıdan gelen tebligat üzerine o gün İstanbul Çağlayan adliyesi uzlaştırma bürosuna giderek, içeriğinde hiç bir şey yazmayan tebligatı göstererek bilgi sahibi olmak istedim. ("Uzlaştırmacının Tartışılması Gereken Tebligatı" başlıklı yazıyı okumak için tıklayınız)
Büro çalışanları uzlaştırmacıya ulaşmam gerektiğini söyledi. Ancak tebligatta hiç bir bilgi yoktu. Memur tebligattaki bir rakamı göstererek, "belki bu telefon numarası olabilir. Bir arayın, telefon numarası ise onunla görüşürsün". dedi.
Tebligattaki rakamlar telefon numarası imiş. Uzlaştırmacıya adliyede iken ulaşıp durumu öğrenmek istedim. Kendisi başka yerde imiş. Konuyu sordum. "Tebligatta bir şey yazmıyor, neden gönderdiniz" dedim. Uzlaştırmacı konuyu net olarak bilemediğini, sadece şikayetçi tarafın 7 Bin TL istediğini, bu parayı verdiğim zaman dava açmayacaklarını söyledi.
Kim istiyor, neden istiyor, kim bunlar diye sorduğum zaman karşı tarafın "K*********" adlı bir işyeri olduğunu söyledi.
Uzlaşma önerisini o an reddettim. Çünkü sabit bir suç ya da hakka tecavüz konusunun söz konusu olmadığı bir talebin ne için olduğunu bilmediğim olay için neyin ödemesini yapacaktım ki.
Ortada suç unsuru yok. Neyin bedeli.
İnternetten "K*********"'nun ne olduğunu araştırırken şok üstüne şok yaşadım.
Ortalık "K*********" kasırgasına tutulmuş.
Ama ne tutulma. 
Kasırgadan nasibini alanların feryadı arşı aşmış ki, ne aşma.. Elle tutulur sözle söylenecek bir durum değil. Öylesine bir fırtına esiyormuş ki, farkında olmamız için bizim de oltaya takılanlardan olmamız gerekiyormuş. 
Bir kaç karikatüristin sözde kurduğu şirket ve bunların arkasında bir hukuk bürosu. 
Fikir babası medyatik bir avukat. 
Senaryoyu telif hakları yasasını merkez olarak kurmuş. 
Ücretli işçi avukatlar ve lise mezunları araştırma ve çağrı elemanlarından oluşan bir kadro...
İnternette nerede ne kadar bu kişilere ait karikatür denen ancak karikatür sanatı ile bağdaşmayan ne kadar çizik işler varsa bunların yayınlandığı platformlara saldırmaya başlamış. Oysa internette serbest olarak bol miktarda sınırsız şekilde yayınlanan sözde bu eserler bir çok insanın mağdur edilmesine, ezilmesine, suçlanmasına, kalp krizi geçirmesine, aile düzenlerinin bozulmasına, travma geçirmesine, polis baskınlarına, onlarca insanın gece yarısı yataklarından kaldırılıp savcıların önüne çıkartılmasına sebep olmuş. ( Bu arada, söz konusu çizerlerin sosyal medyada karikatür yayınlamaya devam ederek, topluma paylaşın paylaşın çağrıları da sürüyor. Paylaşana dava açılıyor)
Kimin evine ateş düştüyse o evlerden beddualar da göğe yükselmiş.
"İzinsiz yayın, öde telif hakkını, kurtul yoksa mahkemelik olursun". 
Hem de sanık sıfatıyla FİKRİ SİNAİ HAKLAR CEZA MAHKEMESİ'ne...
Bu mahkemenin olmadığı yerlerde ASLİYE CEZA MAHKEMELERİ'NE....
O dönem medyaya yansıyan başlıklar şaşırtacak gibiydi.. 
Merak eden görsün kasırganın nelere mal olduğunu. 
Evlerine baskın yapılan öğretmenden, yoğun bakımda çalışan doktora, fakir fukara, yaşlı genç, hasta sağlam internette karikatür paylaşan kim varsa..
Mağdur camiası ve açılan davalara tepki gösteren ne kadar hukukçu, ne kadar gazeteci varsa bu olaylar üzerine yazılar yazmaya, açık oturumlar yapmaya, köşe yazıları döktürmeye, video konferans paylaşmalar başlamıştı ki bir Allah'ın kulu bu davalara sebep olanları alkışlamış değil. 
Yerden yere vurmuş.
Biz de bu tufandan nasiplendik dava konusu olmaya önce karakol ifademizle, ardından uzlaştırmacı ile onun ardından mahkeme yolu arşınlayarak yürümeye başladık..
Adaletin intihar ettiğini ayan beyan yaşayarak öğrendik. 
Adaletin Adalet Saraylarında yer almadığına bizzat şahit olduk.
Adaletin beş dakikalık bir zaman içinde sağlanmasının çalışıldığına tanık olduk.
Adaletin terazisinin hayali olduğunu gördük.
Dosyaların okunup, incelenmediğini söz hakkının bile verilemediği davalara şahit olduk.
Halka açık olması gereken davalara duruşmalara kimselerin alınmadığını gördük.
İlgisiz mahkeme kararlarının delilmiş gibi dosyalara konularak nasıl şişirilmiş sözde savunmalar gördük. 
Davacıyı temsil eden işçi avukatların bu davalar içerisinde nasıl cebelleştiğini gördük.
Bilirkişiye dava ile ilgi neyi, nasıl, ne şekilde hazırlayacağı rapor haline verilmeden rapor hazırlamasını isteyen mahkeme gördük.
Bilirkişinin tutarsız ve yasa dışı hazırlanmış raporlarını gördük.
Bilirkişi raporlarına yapılan itirazların görünmezlikten geldiğini gördük.
Bilirkişilere tanınan süre içerisinde raporları hazırlayamayıp, keyfi gecikmelerle alacakları ücretleri nasıl artırdıklarını gördük.
Ve sonunda illa da suçlu bir vatandaş olarak cezalandırmayı gördük.
Yasal bir soygunun, yasaları ve yasalardaki boşluğu kullananların, adliyelerdeki iş yükünün altında ezilen, bu iş yükünden dolayı çaresizlik ve zamansızlığın verdiği çıkmazla kararlar vermeyen çalışan savcı ve hakimlerin durumlarını gördük. Varlıklarını yaşadık.
Hastanelerde bile doktorlara tanınan hastaları muayene etme sürelerini, keyfi çay molalarını, uzatılan yemek saatlerinin bile adliyelerde yargı gücüne verilmeyişini gördük. 
Binlerce dosya altında ezilen, adil karar verilmesi istenilen, "Adalet Mülkün Temelidir" tabelası altında vicdani karar verebilmek için gerekli ortama sahip olamayan hakimler gördük. 
Neden.. 
Birileri hırs yapmış.
Birileri yasal dolandırıcılık yapmanın yollarını bulmuş.
Çok sayıda avukat, etik olmayan bu girişimin son bulması için Barolara, Adalet Bakanlığına sesleniyor, sonuca ulaşamıyordu. 
Savcılar bu tür dosyaları es geçerek şikayetçinin kazanım sağlamasına adeta ön ayak olmuş gibi, incelemeden, kanun, yönetmelik, ictihat , usul vs'i görmezlikten gelerek kararlar vermeye başlamıştı.
Müracaat savcılarının şikayetçi tarafa uyması gereken kuralları hatırlatmadığını gördük. 
Mesela, en basitinden uyar kaldır kuralını hatırlatarak "uyardın mı" gibi...
Söz konusu ekip dava üstüne dava açıp binlerce mağdurun olmasına sebep oldu. 
Haklı mağdurlar haksız duruma düşürüldü. 
Binlerce lira Adaletin kestiği parmaklardan akarak bu ekibin kasasını doldurdu. 
Ödeyen herkesin ciğerini yakan bu durumdan dillere düşen sadece beddua oldu. 
Sadece mağdurlar mı beddua etti. Hayır. Mağdurları tanıyan, bu tuzağı öğrenen herkes "aldıkları para ciğerlerine yapışsın, gün yüzü görmesin, aldıkları kadar kan kussunlar, huzur yüzü görmesinler" şeklinde sayısız beddualar etti, etmeye de devam ediyor.
Bu arada, bu davayı ilk önce kazandık. 
"Yerel mahkemece sanığın internette pek çok mecrada daha önceden paylaşılmış ve yaygın olarak kullanılmış karikatürü kişisel blog sitesinde kullanmaktan ibaret eylemlerinde müştekinin önceden her hangi bir uyarıda bulunmadığı, raporda yer alan karikatürün görselinde sağ alt köşede karikatüristün imzasının yer aldığı, bunun sanık tarafından gizlenmediği, sanığın müsnet suç açısından müştekinin manevi ve mali haklarına tecavüz kastıyla ve suç işleme kastıyla hareket ettiğine dair delil bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmiş; "
Herhangi bir suç unsuru oluşmadığı için beraatımıza karar verildi.
Ne var ki, sonra şikayetçinin yalan yanlış bilgilerle İstinafa gitmesi ve istinaftan dönen dosyaya "Sanığa ait web sitesinin içerik sağlayıcı olduğu ve katılana ait karikatürleri izin almaksızın sitesinde yayınladığı ve bu şekilde umumi iletim eylemini gerçekleştirdiği, umumi iletim eylemi sonucunda kar sağlama şart olmayıp, genel kast ile işlenen ve özel kast gerektirmeyen bir suç olduğu anlaşılmakla; yerel mahkemece verilen beraat kararının dosya kapsamına ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uyar nitelikte olmadığı anlaşılmakla yazılı şekilde açıkça beraat kararı verilmesi kanuna aykırı olup,
Katılan Vekilinin istinaf nedenleri bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, kesin hukuka aykırılık nedeniyle CMK'nın 289/1 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün BOZULMASINA," beraat veren mahkemenin ve aynı hakimin CEZALANDIRMASI ile sonuçlanması...
Bu arada bir yargı kararından öğrendiğimize göre, taraflardan biri mazereti belirtip davaya katılmadığı zaman hüküm verilemeyeceğinden, BAM'ın dosyayı okumadan, incelemeden bu gerekçe ile ilk derece mahkemesine dosyayı iade etme hakkı olduğunu, bizim davada da depremi bahane ederek yanında bir çok işçi avukat olmasına rağmen, kendisinin şehirde olmadığını, deprem nedeniyle memleketine gittiğini belirten mazeret dilekçesi sunduğunu hüküm kesinleştikten sonra öğrenmiştim.
Hayret edilmeyecek de ne olacak. Anlayacağınız, taktik iyi idi. Bu tür hiç bir duruşmaya katılmayan, işçi avukatlarla işi yürüten avukat burada da oyun oynamıştı. Haklı gerekçelerimizi görünce kaybetmemek için son golünü atmış ve bunda başarılı da olmuştu.
25 yılı aşkın emekle hazırlanmış, 16 milyon insanın bir şekilde faydalandığı tarafımıza ait site de cezalandırıldığından tarafımızca kapatılmak zorunda kalıyor. 
Çünkü, site 5 yıl denetimli serbestlikle cezalandırılıyor.. Şikayetçiye para ödeniyor, geliri olmayan site için Maliye takip açıp, mahkeme kararında gelir elde edilmediğine dair söz edilmesine rağmen, gelir vergisini öde diyor, Mahkeme masrafları için Adalet Bakanlığına bedel ödeniyor.
Bir anda her şey yok edilmişti."

Adaletin intihar ettiğini gördük. Arkasından Fatiha okuyacak bir dürüst insan kalmamıştı.
Ne diyorduk.. Uyanık avukatlar, kolay para kazanma yolunu bulanları buluyor, "sen uğraşma, vekalet var, diğer işlerini ben halledeceğim. Ben avukatlık ücretimi sen de paranı alırsın. " diyor.
Adalet Bakanlığı bu oyunları bozmalı.

@Bizdenoku