
Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi ’’şüpheden sanık yararlanır’ ilkesidir. Bu ilkenin özü ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından taşıdığı önemden dolayı göz önünden tutulması gereken herhangi bir konudaki kuşkunun sanığın yararına değerlendirilmesidir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin kabul edilmesinin nedeni, suçluluğu sabit oluncaya kadar sanığın suçsuz sayılması ve bir suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkûm olmasına tercih edilmesidir. Bunun temelinde, hakkında şüpheye itibar edilerek bir masumun cezalandırılmasının, bir suçlunun beraat ettirilmesinden daha çok adalet duygusunu inciteceği ve toplum düzenine zarar vereceği düşüncesi yatmaktadır.
Suçsuzluk karinesi, sanığa mahkemelerin tarafsızlığı garantisi veren, onun kusuru ispat edilmezden önce suçlu gibi muamele görmesini önleyen dokunulmaz bir haktır. Gerçekten suçsuzluk karinesi, Anayasa’nın temel haklar ve ödevleri düzenleyen ikinci kısmının “kişinin hakları ve ödevleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde hakların korunmasıyla ilgili bir ilke olarak belirtildikten sonra, yine Anayasa’nın ikinci kısmının birinci bölümündeki genel hükümler arasında yer alan temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulmasıyla ilgili 15. maddesinin 2. fıkrasında “...Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” şeklindeki bir hükümle savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi dokunulması mümkün olmayan çekirdek haklar kategorisine dahil edilmiştir.
Cezai anlamda bir soruşturma (CMK md.2/1.e) veyahut kovuşturma (CMK md.2/1.f) altında bulunan şüpheli (CMK md.2/1.a) ya da sanığın (CMK md.2/1.b) durumu, isimlendirmede ana belirleyicidir. Şüpheli veya sanık hakkında henüz mahkeme hükmü ile kesinleşmiş bir mahkûmiyet bulunmadığından suçlu değildir ancak böylesi bir ceza muhakemesine uğramamış kişi ile aynı durumda da değildir. Yani ortada halel görmemiş bir “masumiyet/masumluk” bulunmamaktadır. Buna göre şüpheli veya sanık; uç noktaları suçluluk ile masumluk olan bir doğruda ara yerde bulunmaktadır.
Bu itibarla mevcut durumu en iyi özetleyecek tabir “suçsuzluk”tur. “Masumiyet/masumluk” terimleri kabul edildiği takdirde; gerek soruşturma gerekse kovuşturma safhasında kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak tutuklama tedbiri başta olmak üzere ceza muhakemesinde bulunan yakalama, gözaltı, arama, elkoyma gibi koruma tedbirlerinin uygulanmasının açıklanmasında müşkül duruma düşülecek ve şüpheli/sanık hakkında bu denli ağır koruma tedbirlerinin uygulanması masumiyet varsayımına göre hakkaniyete aykırı bir durum yaratacaktır. Ancak şüpheli/sanık ; “masum” yada “suçlu” olmayıp hukuki durum itibariyle ikisinin arasındaki bir çizgidedir. Böylesi bir kabul anılan koruma tedbirlerinin açıklanmasını ve katlanılmasını da anlaşılabilir kılmaktadır.
“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi maddi sorunla ilgili bir ilkedir. Bu kapsamda suçu oluşturan eylemin sanık tarafından işlenip işlenmediği, işlenmişse ne şekilde işlendiği ve uygulanacak muhakeme şartları konusunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi uygulanabilir. Suçun manevi unsurunun belirlenmesi konusunda da bu ilke uygulama alanı bulur. Örneğin; sanığın öldürme kastıyla eylemde bulunduğu iddiasıyla yürütülen yargılamada bu durum ispat edilemiyorsa suçun kasten işlediğinden bahisle hüküm kurulamayacaktır.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ispata elverişli olmayan alanlarda uygulama alanı bulmaz. Bu alanın başında hukuksal sorunlar gelmektedir. Her hukuksal sorunun tek bir doğru yorumu olup önemli olan sanığın aleyhine olsa bile bu doğru yorumu bulabilmektir. Örneğin sanığın işlediği suçun, hırsızlık suçu mu yoksa güveni kötüye kullanma suçu mu olduğu konusunda duraksama varsa sanığın lehine olan suçun işlendiğinin kabul edilmesi mümkün değildir.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesinin uygulanabilmesi ancak mahkemece yapılan yargılamada delil değerlendirme aşamasının tamamlanmış olması halinde mümkündür. CMK’nin 217. maddesi uyarınca, hâkim, vereceği kararı ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış olan delillere dayandırabileceğinden, maddi gerçeğe ulaşma amacına uygun olarak tüm araştırmaların tamamlandığı ve yeni delil elde edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmalıdır. Delillerin serbestçe değerlendirilmesinin ardından sanığın üzerine atılı suçla ilgili belirsizliklerin giderilememesi halinde şüpheden sanık yararlanır ilkesi uygulama alanı bulacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesine göre, ceza muhakemesi sürecinin başlayabilmesi için bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâlin ortaya çıkması gerekmektedir. Olayın araştırılması için başlatılan soruşturmanın sonucunda ise, CMK’nin 170. maddesinin 2. fıkrası uyarınca toplanan deliller suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, şüpheli hakkında iddianame düzenlenecektir. İddianamenin hazırlanması için olayın maddi veya hukuki yönden tam bir netliğe ulaşması, ortaya çıkan şüphenin tam olarak yenilmesi koşulu aranmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi soruşturma aşamasında soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı tarafından uygulanmayacaktır.
Her ne kadar Cumhuriyet Savcısı iddianamesinde sanığın sadece aleyhine değil lehine olan delilleri de ileri sürmek ile yükümlü ise de; açılan bir ceza davasının tek gayesi vardır. O da şüphelinin suçlu olduğunu ispat ederek cezalandırılmasını sağlamaktır.
Bu durumda çıkarılacak en mantıki sonuç ise;eğer şüpheli ya da sanığın atılı suçu işlediği sabit olmaz ise, yani şüphelinin suçlu olduğu ispatlanamaz ise sanık beraat edecektir. Bir başka deyişle Sanığın beraat edebilmesi için masum olduğunu ispatlaması gerekmez. Sadece suçlu olduğu ispatlanamaması gerekmektedir.
Kanun uygulayıcısının, mahkeme başkanı ya da ceza yargıcının yargılamaya başlarken öncelikle atılı suç ne olursa olsun, suçun şüphelisi ya da sanığın söz konusu suçu işlediği varsayımında bulunarak yargılamaya başlamaması, varsayımlardan arınmış ve ön yargısız olarak yargılamaya başlaması gerekmektedir.
Bu durumda eğer atılı suçun işlenip işlenmediği hususunda tam bir vicdani kanaat oluşmaması halinde; bir tereddüt söz konusu ise bu durum suçun şüphelisi-sanığı lehine yorumlanacaktır.
Gerçekten de bir kişinin kendisine isnat edilen suç açısından cezalandırılabilmesi için atılı suçu işlediği yönünde tam bir vicdani kanaat oluşmalı, mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmalıdır.
Aksi takdirde şüpheden sanık yararlanır ilkesi ve masumiyet karinesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmelidir.
Herkese adil bir şekilde yargılanma olanağı tanınmalıdır. Suçun kim tarafından işlendiğini ortaya çıkarmak genellikle zordur ve polis dünyanın her yerinde hata yapabilir. Bazen hiçbir suç işlememiş insanlar da tutuklanırlar. Bu yüzden bir insanın suçlu olduğu kanıtlanmadan ona suçlu muamelesi yapılması doğru değildir. Hele televizyonların, gazetelerin ve internetin etkisini de hesaba katarsak bu konu daha da önem kazanacaktır. Son yıllarda karşılaşılan bazı davalarda, tanınmış kişilerin daha mahkemeye bile çıkmadan kamuoyu tarafından yargılanıp mahkûm edilişine defalarca tanık oluyoruz. Medya genellikle olayların sadece bir yönünü yansıtır ki bu da her zaman doğru olmayabilir. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan hukuk dışı yayınlarla insanların toplum vicdanında mahkûm edilmesi telafisi imkânsız zararlar meydana getirmektedir.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Örnek Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/783 E.2015/353 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/783 E.2015/353 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/6-569 E.2015/342 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-387 E.2012/75 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/1-240 E.2010/54 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/11-214 E.2010/23 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-150 E.2008/192 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/9-337 E.2007/69 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/380E.2019/43 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2012/1288 E.2012/1856 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/604 E.2021/129 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1170 E.2019/488 K.
2. Ceza Dairesi, 2016/10890 E.2018/15160 K.
6. Ceza Dairesi 2021/24042 E.2021/20614 K.
8. Ceza Dairesi 2019/5348 E.2021/23433 K.
6. Ceza Dairesi 2021/4342 E.2021/20043 K.
6. Ceza Dairesi 2021/24297 E.2021/19873 K.
1. Ceza Dairesi 2021/10463 E.2021/15176 K.
1. Ceza Dairesi 2021/10475 E.2021/15172 K.
6. Ceza Dairesi 2021/21599 E.2021/19986 K.
6. Ceza Dairesi 2021/4719 E.2021/19960 K.
6. Ceza Dairesi 2021/24288 E.2021/19774 K.
1. Ceza Dairesi 2021/8889 E.2021/15150 K.
4. Ceza Dairesi 2019/7225 E.2021/29465 K.
8. Ceza Dairesi 2020/4707 E.2021/22983 K.
6. Ceza Dairesi 2021/3911 E.2021/19562 K.
1. Ceza Dairesi 2021/8049 E.2021/14980 K.
1. Ceza Dairesi 2021/8538 E.2021/14982 K.
10. Ceza Dairesi 2020/12701 E.2021/13577 K.
8. Ceza Dairesi 2019/5081 E.2021/22577 K.
6. Ceza Dairesi 2021/3462 E.2021/19310 K.
1. Ceza Dairesi 2021/10523 E.2021/14948 K.
6. Ceza Dairesi 2021/11266 E.2021/19165 K.
3. Ceza Dairesi 2017/18001 E.2018/14613 K.
13. Ceza Dairesi 2020/5344 E.2020/5838 K.
Kararlara ulaşmak için tıklayınız
Sosyal Bağlantılar