Bu tüm iş kollarında görev yapan herkes için geçerlidir.
Toplu taşım aracını kullanan şoför de, sokağımızı temizleyen temizlik görevlisi de, komşumuzda olsa hiç kimse kimseye taciz diye tabir edilen eylemleri yapamaz. Tabi, ben kamu görevlisiyim diyerek hastasına, yolcuya, ona buna da hiç kimse hakaret edemez, tacizde bulunmaz, görevini yapmakta savsaklık edemez.
Doktorun hastaya şiddetine de karşıyız. Bu da tartışılmaz.
Lakin doktorlara taviz üstüne taviz veren Devlet, bu meslekte olanlara hiç düşünmeden koruma amaçlı kanunlar çıkartırsa, etikten, yeminden bihaber binlerce hastane çalışanı da "ne oldum delisi" olduğu için de kapıdan giren hasta ve hasta yakınlarını potansiyel suçlu görüp her hâlükârda "beyaz kod" düğmesine basmaktan da kendini alamaz oldu.
Son çıkartılan ve birilerini memnun edecek şekilde çıkartılan sağlık kanunları bunları da iyice şımartmaya başladı.
Bu şımarıklık hastane olaylarını artırdı.
Her gün bir değil onlarca şikayet adli makamlara yansıyor.
Peki, her zaman doktor mu haklı olacak. ?
Aslında kamu hizmeti yapanları bilmesi gereken, bir yasal hak var ki, o da "Türk Ceza Kanunu düzenlenirken kamu görevlilerini ayrı bir koruma altına almış ve onlara yapılan kimi hareketlerin daha fazla cezalandırılmasını öngörmüştür. Ancak kamuya hizmet eden devlet memurlarının ve kamu görevlilerinin bu işlemleri yaparken öncelikli olarak vatandaşın işini yokuşa sürmeyerek bir an önce ve en pratik şekilde tamamlaması da görevidir. Kamu görevlileri kendisinden kaynaklanan aksamalarda da vatandaşı azarlamak yerine bunun gerekçelerini vatandaşla paylaşıp bir daha aynı aksaklığın meydana gelmemesi için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. " kuralıdır. Ne yazık ki, vatandaşın işini yokuşa süren, oyalayan, eksik bilgilendirme ile hizmette kusur edenler de yok değildir.
Mesela, medyaya da yansıyan bazı olaylar da, "Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli doktor, muayene sırası bekleyen hastalarla tartışıp bir hasta yakınına saldırdı", "İzmir’de bir doktorun, kendi kliniğinde hasta yakınlarına saldırı anları cep telefonu kamerası ile kaydedildi." şeklinde doktorun hastasına hatta doktorun meslektaşına hakaret, taciz, darp gibi vakalarına rastlamak mümkün olmaya başladı.
Böyle durumlarda ender de olsa adalet vatandaş içinde çalışabiliyor.
Yargıtay verdiği bir kararda, "hamile olan kızını davalının görev yaptığı Devlet Hastanesine götürdüğünü, hastanın ambulansla başka bir hastaneye sevki konusunda davalı doktorla tartıştıklarını, bu esnada davalının kendisine açıkça hakaret ettiğini belirterek, kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmasında" vatandaşı haklı bularak tazminat istemini kabul etti.
"Doktorun vatandaşa hakareti kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Manevi tazminat gerektirir." diyen ve emsal teşkil edecek Yargıtay'ın kararı;
T.C.
YARGITAY
4.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2014/12679
KARAR NO : 2014/16375
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ: Ödemiş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2014
NUMARASI: 2013/447-2014/296
DAVACI : M. Y vekili Avukat Şakir Keçe
DAVALI : T.K
Davacı M. Y vekili Avukat Şakir Keçe tarafından, davalı T.K aleyhine 16/08/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet yokluğu yönünden reddine dair verilen 30/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, hamile olan kızını davalının görev yaptığı Devlet Hastanesine götürdüğünü, hastanın ambulansla başka bir hastaneye sevki konusunda davalı doktorla tartıştıklarını, bu esnada davalının kendisine açıkça hakaret ettiğini belirterek, kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davalının görev kapsamında yapmış olduğu eyleminden dolayı ancak İdare aleyhine dava açılabileceği, kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle istemin reddine karar verilmiştir.
Anayasa m. 129/5’te, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, ancak idare aleyhine açılabileceği benimsenmiştir. Ne var ki; bu kural mutlak olmayıp, idari yetkilerin kullanılma alanıyla, eş anlatımla, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlarla sınırlıdır. Özellikle, haksız eylemlerde (fiili yol); kamu görevlisinin, Anayasa’nın bu güvencesinden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda, davalının davacıya açıkça hakaret ettiği ileri sürülmüştür. Kamu görevlilerinin hakaret etmeleri kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Bu sava dayanan davaların, Anayasa m.129/5 kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Şu halde, kamu görevlisinin kişisel kusuruna dayalı eldeki davada davalıya husumet tevcih edilebileceği benimsenmelidir. Mahkemece, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/12/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Mesela, medyaya da yansıyan bazı olaylar da, "Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli doktor, muayene sırası bekleyen hastalarla tartışıp bir hasta yakınına saldırdı", "İzmir’de bir doktorun, kendi kliniğinde hasta yakınlarına saldırı anları cep telefonu kamerası ile kaydedildi." şeklinde doktorun hastasına hatta doktorun meslektaşına hakaret, taciz, darp gibi vakalarına rastlamak mümkün olmaya başladı.
Böyle durumlarda ender de olsa adalet vatandaş içinde çalışabiliyor.
Yargıtay verdiği bir kararda, "hamile olan kızını davalının görev yaptığı Devlet Hastanesine götürdüğünü, hastanın ambulansla başka bir hastaneye sevki konusunda davalı doktorla tartıştıklarını, bu esnada davalının kendisine açıkça hakaret ettiğini belirterek, kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmasında" vatandaşı haklı bularak tazminat istemini kabul etti.
"Doktorun vatandaşa hakareti kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Manevi tazminat gerektirir." diyen ve emsal teşkil edecek Yargıtay'ın kararı;
T.C.
YARGITAY
4.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2014/12679
KARAR NO : 2014/16375
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ: Ödemiş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2014
NUMARASI: 2013/447-2014/296
DAVACI : M. Y vekili Avukat Şakir Keçe
DAVALI : T.K
Davacı M. Y vekili Avukat Şakir Keçe tarafından, davalı T.K aleyhine 16/08/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet yokluğu yönünden reddine dair verilen 30/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, hamile olan kızını davalının görev yaptığı Devlet Hastanesine götürdüğünü, hastanın ambulansla başka bir hastaneye sevki konusunda davalı doktorla tartıştıklarını, bu esnada davalının kendisine açıkça hakaret ettiğini belirterek, kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davalının görev kapsamında yapmış olduğu eyleminden dolayı ancak İdare aleyhine dava açılabileceği, kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle istemin reddine karar verilmiştir.
Anayasa m. 129/5’te, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, ancak idare aleyhine açılabileceği benimsenmiştir. Ne var ki; bu kural mutlak olmayıp, idari yetkilerin kullanılma alanıyla, eş anlatımla, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlarla sınırlıdır. Özellikle, haksız eylemlerde (fiili yol); kamu görevlisinin, Anayasa’nın bu güvencesinden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda, davalının davacıya açıkça hakaret ettiği ileri sürülmüştür. Kamu görevlilerinin hakaret etmeleri kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Bu sava dayanan davaların, Anayasa m.129/5 kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Şu halde, kamu görevlisinin kişisel kusuruna dayalı eldeki davada davalıya husumet tevcih edilebileceği benimsenmelidir. Mahkemece, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/12/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Social Plugin