Avukat ve müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinin temeli karşılıklı güvendir. Artık sözleşme sonrası sırdaş iki dost gibi olmalıdır. Veile güvenmek, vekille sırları paylaşmak artık bir ayrıcalık gibidir. Ne var ki, güven duygusunun piyasa koşullarına bakıldığında pek de iyimser bir grafik işlediği görülemez oluyor. Bunun en başında değişen kanunların varlığı, yetki sınırlamalarına sebeo olan yönetmelikler, masrafların ağırlığı ve kanundaki açıkların giderek artması. Bunlar elde olmayan nedenler. Bir de ne yazık ki artan avukat sayısına rağmen kalitenin de azalması. Bilgi ve deneyim sahibi olmayanlar bir tarafta, paragöz avukatlar bir tarafta arabulucvular, uzlaşmacılar vs.nin dengeyi bozması güven ilişkisini her geçen gün düşürmektedir.
Bunları kenara bırakırsak müvekkil avukatına çekinmeksizin güvenemediği ve önemli tüm olaylar, deliller, çabalar, somut kanıtlar, azim ve çalışma göstermediği hissedildiğinde etkili temsil zorlaşıyor.
Avukatlık Kanununun avukatın sır saklama yükümüne ilişkin düzenlemesi aşağıda yer alıyor. Kanuna rağmen, bazı avukatları güveni suistimal etmesi, müvekkilin her an avukatı azletme girişimi, masrafların ödenmemesinin yanı sıra bazı sırların güven ilişkisinin sağlanmaması karşısında gizli tutulması vs gibi etkenler rahatsız edici olmaya başlayabiliyor. Bu kez güveni sarsan tarafın avukat olması durumunda kanuna dayalı yaptırımlarda kaçınılmaz oluyor.
Sır Saklamamanın Hukuki Sonuçlan
Avukatın, müvekkilin sırrını açıklanmasını haklı kılacak sebepler olmadan açıklaması, avukatlık sözleşmesini ihlal etmek demektir.
Avukatın baro nezdinde disiplin soruşturmasına maruz kalması dışında, özel hukuk bakımından da müvekkiline karşı belli koşullarda sorumlu olacaktır.
İlk olarak avukatın müvekkilin sırrını saklama yükümlülüğünü ihlal eden avukat müvekkil tarafından azledilebilecektir. Avukatlık Kanuna göre, aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde Ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez..
Avukatın azli dışında, onun tazminat talebi ile de karşı karşıya kalması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi çerçevesinde faaliyet gösteren avukatın müvekkili karşısında sorumluluğunu gerektiren hallerde, avukata karşı özel hukuka dayalı tazminat talebinde bulunabilmek için, avukatın sözleşme ile borçlandığı yükümlülüklerini ihlal etmesi tek başına yeterli değildir. Müvekkilin ayrıca avukatın sözleşme ihlalinden dolayı bir zarara uğramış olması gerekir. Müvekkilin uğradığı zarar maddi zarar olabileceği gibi, manevi zarar da olabilir.
Avukatın avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu akdi sorumluluk olduğundan dolayı, müvekkil avukatın kusurlu olduğunu ispat etmek zorunda değildir. O sadece avukatın fiilini, uğradığı zararı ve zarar ile avukatın fiili arasındaki illiyet bağını ispat etmek zorundadır.
*********
Avukatlık Kanunu
SIR SAKLAMA:
Madde 36 – Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır.
Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir. (Ek cümle : 2/5/2001 - 4667/24 md.)
Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Yukarı ki hükümler, Türkiye Barolar Birliği ve baroların memurları hakkında da uygulanır
SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Meslek Kuralı
Madde 37 - Avukat meslek sırrı ile bağlıdır.
a. Tanıklıktan çekinmede de bu ölçüyü esas tutar.
Avukat, davasını almadığı kimselerin başvurması nedeniyle öğrendiği bilgileri de sır sayar.
Avukatlık sırrının tutulması süresizdir, meslekten ayrılmak bu yükümü kaldırmaz.
b. Avukat, yardımcılarının, stajyerlerinin ve çalıştırdığı kimselerin de meslek sırrına aykırı davranışlarını engelleyecek tedbirler alır.
SIR SAKLAMA • Sır saklama yükümlülüğü vekalet ilişkisinin sona ermesi ile veya üstlenilen işin tamamlanmasıyla sona ermez. Avukatın bu yükümlülüğü istisnai durumların haricinde yaşamı boyunca avukatı bağlayan bir yükümlülük olarak devam eder.
****
Emsal Karar
TBB DİSİPLİN KURULU KARARI
Tarih – Esas No – Karar No Konu
T. 04.04.2014
E. 2014/11
K. 2014/223
Şikâyetlinin Avukat… …’ün Şikâyetçinin yeni vekili olarak atanması nedeniyle on yıl birlikte çalıştıkları Şikâyetçiye ait sır olarak nitelenebilecek hususları ana işletme olan ….Genel Müdürlüğü’ne yazdığı mektupla açıkladığı ve bu açıklamanın kendisi tarafından dahi üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi halinde sıkıntı yaratacağının bildirilmiş olması karşısında meslek sırına sahip çıkmadığı, güven ilkesine aykırı davrandığı açıktır.
(Av. Yas. 34, 36, 134 ve TBB Mes. Kur 3, 4, 37)
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikâyetli hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 11.12.2006 gün ve B.03.0.CIG.0.00.00.02-110.34-2590-2006 sayılı “Olur” ile “Müşteki … Bilgisayar Sistemleri A.Ş.’nin vekilliğini yapması sebebiyle öğrendiği bir takım bilgileri, şirket yetkililerinin haberi ve onayı bulunmadan, … Avrupa Genel Müdürü P.P.L.’e hitaben yazdığı 27.02.2006 tarihli mektupta açıklayarak söz konusu mektubun, daha sonra şikâyetçi şirket ile temsilcisi H.İ.Ö. ve arkadaşları aleyhine … Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2005/781 esas sayısına kayden açılan hile nedeniyle hisse devir sözleşmesinin iptali talepli davada, davacı tarafından delil olarak mahkemeye sunulmasına sebebiyet verdiğinden bahisle” açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülmeyerek disiplin cezası tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikâyet edilen avukat vekilinin savunmasında; şikâyetçinin tüm iddiasının yersiz ve dayanaksız olduğunu, şikâyete konu mektupta gazete haberlerinin dışında sır mahiyetinde olan herhangi bir hususun yer almadığını, bütün yazılanların basında yer alıp yayınlandığını, müvekkilinin mektuptaki muhatap … Avrupa Genel Müdürü’ne özel bir mektup yazdığını kabul etmekle birlikte, o mektubun kendisinin yazdığını mektup olup olmadığı konusunda şüpheye düştüğünü, mektubun altındaki imzanın müvekkilinin imzasına benzemediğini beyan ederek, müvekkilinin imzası ile mektubun altındaki imzanın karşılaştırılmasını, şikâyetin reddi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği,
… 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2009 tarih, 2007/124 E. ve 2009/43 K. sayılı kararı ile “…sanık gizli kalmak kaydıyla yazdığı mektubunda basında çıkan şirket ile ilgili olumsuz haberleri yazdığı, bu yazıların ve haberlerin artık bir sır niteliğinde bulunmadığı gibi mektubu yazmadan önce şirketin ortaklarından olan Z.G.’ün şirket aleyhine dava açtığı, Z.G.’ün dava açtıktan sonra … firması yetkilisinin kendisine mektubu verdikten sonra haberi olduğunu, yine sanığın şirketin defterlerinin iş yerini lağım suyunun basması nedeniyle zayi belgesi aldığının mahkeme kararı ile sabit olduğunun görüldüğü, ayrıca sanığın yazdığı bu mektup nedeniyle müdahil ve şirketinin zarara uğradığına dair dosya içerisinde kanıt bulunmadığı, kendisine de bu yazı nedeniyle bir kazanç sağlamadığı anlaşılmakla, sanığa yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatına…” karar verildiği, kararın temyiz edildiği, Yargıtay 4.Ceza Dairesi’nin 2011/3132 E. 2012/21196 K.sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, kararın 18.10.2012 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Şikâyeti inceleyen … Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından Şikâyetli avukat hakkında … 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2009 tarih, 2007/124 E. ve 2009/43 K. sayılı karar ile beraat kararı verildiği ve bu kararın temyizde onanarak 18.10.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, her ne kadar bu kararının Baromuz Disiplin Kurulu kararlarını etkilemeyeceği sabit olmakla beraber, söz konusu kararın gerekçesi dikkate alınarak, şikâyetli avukatın eylem ve işlemlerinde 1136 sayılı Avukatlık Yasası ile TBB Meslek Kurallarına aykırılığı da sabit olmadığından bahisle hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
27.02.2006 gün ve Şikâyetli avukat tarafından imzalanan mektupta “Ben bu yazıyı size, geçmişte benim de yanıltılmamla yapılan sizin şirketinize de ilgilendiren haksızlıklara, size anlatmak ve gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmak amacıyla gönderiyorum. Aslında ben de oraya gelip size bizzat bu durumlar anlatacaktım ancak vizemin zamanında yetişememeni nedeniyle gelemedim.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki ben 10 yıldan fazla süredir İ.Ö.’in kendisinin ve sahibi ya da ortağı olduğu şirketlerin avukatlığını yapıyorum (B. ve … dahil) Ancak bu kişinin avukatlığımı bırakacağımı da bilmenizi isterim. İ.Ö. bu güne kadar 25 kadar şirket kurdu. Bunların … Computer dışında kalanların tamamı iflas etti ve kapandı. 10’un üzerinde ortağı vardı- Ancak bunların tamamına yakını şirketten İ.Ö. tarafından ç:katıldı. Genellikle ticaretten değil, hukuki boşluklardan ve çalıştığı şirketlerden haksız kazanç sağlayarak büyümeye çalışıyordu. Bu yüzden de sürekli olarak bu konularda bizden hukuki bilgiler alıyordu. 1994 Yılında … Elektronik adli şirket battığında malları ve … ismini şirketten kaçırıp, alacaklıların paralarını almalarını engelledi. Kurduğu … isimli şirkete 1998 yılına kadar ortak olmayıp yanında çalışanları ortak ve yönetici gösterdi. Tehlike tamamen geçince kendisi ortak oldu. Bankalar olan borçların yeniden yapılanmasını bizzat ben sağladım ve benim gözetimimde alınan borçlar ödemek zorunda kaldı.
Asıl önemli olan konu ise … ile ilgili konudur. 2004 yılı başında beni yanına çağırıp, size …’un olan 16 Milyon Euro borcu ödemesi durumunda ne olabileceğini sordu. Bana bu konuda yasal zemini oluşturmamızı ve bu parayı ödemeyeceğini söyledi. Ben bu olaya olumlu bakmadım. Sadece bana sorduğu sorulan cevapladım. Daha sonra Avukat A.S.’e birçok sözleşmeler hazırlattığını söyledi ve bunlara içeriğini bana anlattı. Ayrıca … ve …’yi parasız ve tanıdığı kişilere hem hisselerini hem de yönetimini devredeceğini ve bu arada şirketlerin içerisini boşaltacağını. Böylelikle sizlerin ve diğer alacaklılarının alacakları olan parayı alamayacaklarını ve bunun sorumluluğunda da işsiz ve parasız bu kişilere ait olacağını anlattı. Benden bu konularda tavsiyeler istedi. Ben bu durumun doğu olmadığını belirtip bu işte de yer almadım. Ancak İ.Ö.: 2004 yılından önceki yıllarda da yaptığı gibi şirketten paraları kendisi değil, muhasebecisi F.A. ve Finansman Müdürü N.Ç. vasıtasıyla çekip, paraları ortağı Aytaç Biter ile yakından ve bayileri olan eski satış müdürleri H.Ö. hesabına yatırmıştır. H.Ö.’ün hesaplar ile ilgili vekâletname ise A.B. tarafından alınmıştı. Paralara kendi üstlerinde görünmesini istemiyorlardı. İ.Ö. paraların bir kısmı ile de … Bilgisayar’ın borçları ile şahsi borçlarını kapanmıştır. Daha sonra Z. Bey’in sizin paranızın ödenmemesi ile ilgili bu plana karşı çıktığım ve bu planın bozulduğunu bana yine İ.Ö. anlattı. Bu konu nedeniyle Z. Bey’e karşı çok kızgındı. İ.Ö. bu konular dışında vergi ödemek istemiyordu. Bu konularda da birçok araştırma yapıyordu. Aynı zamanda bu işsiz kişilere şirketlerin devri halinde vergiden sorumluluklara da onlar geçeceğini düşünüyordu ve bu nedenlerle bu hisse ve yönetim devirleri Avukat A.S. tarafından yaptırıldı.
2004 yılı yaz aylarında beni arayıp …’u lağım suları bastığını ve kendisine yardımcı olmamı istedi- Ben de mahkemeye başvurup gerekli işlemleri yaparak mahkemeden belge aldım. Bir, iki ay sonra bu kez yine arayıp … ve …’da da aynı olayların olduğunu söyledi. Bana başvurup yardım istediğini söyledi. İ.Ö.’in talebi ile Mahkemeden teker belgeleri aldık. Yılsonuna doğru beni arayıp Z. Bey’le anlaşamadığını bu kişinin kendisinin yapmak istediği şeylerde engel çıkardığını ve sizin paranızı ödettirerek (size her şeyi anlayacağı tehdidiyle) düzenlenen bazı vergi dairesi makbuzlarının ele geçirildiğini söyledi. Bunun dışında yine birçok belgenin de görüldüğünü anlattı. Ben 2004 yılına kadarki belgelerini lağım suyu basmamışımıydı diye sordum. Bana … ve … için zayi belgelerine ihtiyacımız vardı.
Tüm bu olayları kabullenemediğim için zaten artık çok az görüşüyoruz. Ayrıca zaten bu kişilerin avukatlığını tamamen bırakacağım. Ekte … ve …’nin avukatı olduğuma dair belgeler var. Ancak bu yazının kesinlikle gizli kalması sizin bu yazıyı hiçbir yerde kullanmamanız gerekiyor. Aksi takdirde bu kişilerle başım belaya girer. Bu nedenle. Bu bilgilerin tamamen sizde kalmasını talep ediyorum. Aksi durumda uğrayacağım zararlardan dolayı sizleri sorumlu tutacağımı sizlere bildiririm. … 27.02.2006 Saygılarımla” sözlerinin yazılı olduğu,
27.06.2006 tarihli mektubun … Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2005/781 esas sayılı dosyasına 31.03.2006 tarihinde davacı Z.G. vekili tarafından delil olarak sunulduğu,
Şikâyetli avukatın 25.12.2012 tarihli disiplin sicil özeti incelendiğinde kesinleşmiş bir uyarma cezası olduğu görülmektedir.
Şikâyetçinin mezkûr disiplin Kurulu kararına karşı 01.07.2013 evrak tarihli dilekçesiyle itiraz ettiği, görülmektedir.
Avukatlık Yasası madde 36, “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklıktan çekinebilir. (Değişik 02.05.2001, 46/24) Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Yukarıdaki hükümler, Türkiye Barolar Birliği ve baroların memurları hakkında da uygulanır.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 37, “Avukat meslek sırrı ile bağlıdır.
Tanıklıktan çekinmede bu ölçüyü esas tutar.
Avukat davasını almadığı kimselerin başvurması nedeniyle öğrendiği bilgileri de sır sayar.
Avukatlık sırrının tutulması süresizdir, meslekten ayrılmak bu yükümlülüğü kaldırmaz.
b- Avukat, yardımcılarının, stajyerlerinin ve çalıştırdığı kimselerin meslek sırrına aykırı davranışlarını engelleyecek tedbirleri alır.” hükümlerini amirdir.
Hemen hemen bütün ulusların barolarında yasa ve Meslek Kuralları’nda bulunan meslek sırrı, avukatlık mesleğinin olmazsa olmazıdır.
Bunlardan en derli toplusu, Avrupa Birliği Meslek Kuralları’nın 2.3.1 maddesidir.
“Avukatın görevi icabı, müvekkili tarafından başkasına anlatılamayacak şeyler avukata anlatılabilir veya mahremiyet taşıyan başka bilgiler avukatın eline ulaşabilir. Müvekkil sırlarının saklanacağından emin olamıyorsa, avukatına güven duymaz. Dolayısıyla, gizliliği gözetmek avukatın birincil temel hakkı ve görevidir.
Avukatların sır saklama yükümlülüğü müvekkilin olduğu kadar adaletin tecellisine de hizmet eder. Bu nedenle Devlet tarafından özellikle gözetilir.”
Sır saklama avukat için görev, devlet için ödev olarak tanımlanmıştır.
Sır saklama yükümlülüğü, müvekkilin avukata güven duymasını, bu suretle davası veya yaşam alanı ile ilgili bilgileri avukata çekinmeksizin anlatmasını mümkün kılar. Avukatlık meslek sırrı, sır sahibini korumanın ötesinde, hukuk sisteminin vazgeçilmez unsuru olan serbest avukatlık kurumunu ve dolayısıyla hukuk devletine özgü hukuk sistemini de korumaktadır.
Avukatın sır saklama yükümlülüğünün ihlali, mensubu bulunduğu meslek grubuna olan güvenin sarsılmasına sebep olur. Meslek mensupları için sır saklamak, yalnız ahlaki bir görev değil, aynı zamanda yasal bir zorunluluktur. Bu nedenle Avukatlık Yasası’nın 36. Maddesinde “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya avukatlık görevi dolayısıyla öğrendikleri hususu açığa vurmaları” yasaklanmıştır.
Şikâyetlinin Avukat A.B.’ün Şikâyetçinin yeni vekili olarak atanması nedeniyle on yıl birlikte çalıştıkları Şikâyetçiye ait sır olarak nitelenebilecek hususları ana işletme olan … Genel Müdürlüğü’ne yazdığı mektupla açıkladığı ve bu açıklamanın kendisi tarafından dahi üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi halinde sıkıntı yaratacağının bildirilmiş olması karşısında meslek sırına sahip çıkmadığı, güven ilkesine aykırı davrandığı açıktır.
Bu nedenlerle eylemin disiplin suçu oluşturmadığına ilişkin Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan hukuksal değerlendirme isabetli bulunmamış ve eylem Avukatlık Yasası 34, 36, 134 ve TBB Meslek Kuralları 3, 4, 37. maddelere aykırı olmakla disiplin cezası tayini gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetçi H.İ.Ö.’in itirazının kabulü ile … Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 29.04.2013 gün ve 2007/D.239 Esas, 2013/255 Karar sayılı kararının KALDIRILARAK, Şikâyetli avukat O.E.’ın “UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA”, oybirliği ile karar verildi.
Bunları kenara bırakırsak müvekkil avukatına çekinmeksizin güvenemediği ve önemli tüm olaylar, deliller, çabalar, somut kanıtlar, azim ve çalışma göstermediği hissedildiğinde etkili temsil zorlaşıyor.
Avukatlık Kanununun avukatın sır saklama yükümüne ilişkin düzenlemesi aşağıda yer alıyor. Kanuna rağmen, bazı avukatları güveni suistimal etmesi, müvekkilin her an avukatı azletme girişimi, masrafların ödenmemesinin yanı sıra bazı sırların güven ilişkisinin sağlanmaması karşısında gizli tutulması vs gibi etkenler rahatsız edici olmaya başlayabiliyor. Bu kez güveni sarsan tarafın avukat olması durumunda kanuna dayalı yaptırımlarda kaçınılmaz oluyor.
Sır Saklamamanın Hukuki Sonuçlan
Avukatın, müvekkilin sırrını açıklanmasını haklı kılacak sebepler olmadan açıklaması, avukatlık sözleşmesini ihlal etmek demektir.
Avukatın baro nezdinde disiplin soruşturmasına maruz kalması dışında, özel hukuk bakımından da müvekkiline karşı belli koşullarda sorumlu olacaktır.
İlk olarak avukatın müvekkilin sırrını saklama yükümlülüğünü ihlal eden avukat müvekkil tarafından azledilebilecektir. Avukatlık Kanuna göre, aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde Ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez..
Avukatın azli dışında, onun tazminat talebi ile de karşı karşıya kalması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi çerçevesinde faaliyet gösteren avukatın müvekkili karşısında sorumluluğunu gerektiren hallerde, avukata karşı özel hukuka dayalı tazminat talebinde bulunabilmek için, avukatın sözleşme ile borçlandığı yükümlülüklerini ihlal etmesi tek başına yeterli değildir. Müvekkilin ayrıca avukatın sözleşme ihlalinden dolayı bir zarara uğramış olması gerekir. Müvekkilin uğradığı zarar maddi zarar olabileceği gibi, manevi zarar da olabilir.
Avukatın avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu akdi sorumluluk olduğundan dolayı, müvekkil avukatın kusurlu olduğunu ispat etmek zorunda değildir. O sadece avukatın fiilini, uğradığı zararı ve zarar ile avukatın fiili arasındaki illiyet bağını ispat etmek zorundadır.
*********
Avukatlık Kanunu
SIR SAKLAMA:
Madde 36 – Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır.
Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir. (Ek cümle : 2/5/2001 - 4667/24 md.)
Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Yukarı ki hükümler, Türkiye Barolar Birliği ve baroların memurları hakkında da uygulanır
SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Meslek Kuralı
Madde 37 - Avukat meslek sırrı ile bağlıdır.
a. Tanıklıktan çekinmede de bu ölçüyü esas tutar.
Avukat, davasını almadığı kimselerin başvurması nedeniyle öğrendiği bilgileri de sır sayar.
Avukatlık sırrının tutulması süresizdir, meslekten ayrılmak bu yükümü kaldırmaz.
b. Avukat, yardımcılarının, stajyerlerinin ve çalıştırdığı kimselerin de meslek sırrına aykırı davranışlarını engelleyecek tedbirler alır.
SIR SAKLAMA • Sır saklama yükümlülüğü vekalet ilişkisinin sona ermesi ile veya üstlenilen işin tamamlanmasıyla sona ermez. Avukatın bu yükümlülüğü istisnai durumların haricinde yaşamı boyunca avukatı bağlayan bir yükümlülük olarak devam eder.
****
Emsal Karar
TBB DİSİPLİN KURULU KARARI
Tarih – Esas No – Karar No Konu
T. 04.04.2014
E. 2014/11
K. 2014/223
Şikâyetlinin Avukat… …’ün Şikâyetçinin yeni vekili olarak atanması nedeniyle on yıl birlikte çalıştıkları Şikâyetçiye ait sır olarak nitelenebilecek hususları ana işletme olan ….Genel Müdürlüğü’ne yazdığı mektupla açıkladığı ve bu açıklamanın kendisi tarafından dahi üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi halinde sıkıntı yaratacağının bildirilmiş olması karşısında meslek sırına sahip çıkmadığı, güven ilkesine aykırı davrandığı açıktır.
(Av. Yas. 34, 36, 134 ve TBB Mes. Kur 3, 4, 37)
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikâyetli hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 11.12.2006 gün ve B.03.0.CIG.0.00.00.02-110.34-2590-2006 sayılı “Olur” ile “Müşteki … Bilgisayar Sistemleri A.Ş.’nin vekilliğini yapması sebebiyle öğrendiği bir takım bilgileri, şirket yetkililerinin haberi ve onayı bulunmadan, … Avrupa Genel Müdürü P.P.L.’e hitaben yazdığı 27.02.2006 tarihli mektupta açıklayarak söz konusu mektubun, daha sonra şikâyetçi şirket ile temsilcisi H.İ.Ö. ve arkadaşları aleyhine … Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2005/781 esas sayısına kayden açılan hile nedeniyle hisse devir sözleşmesinin iptali talepli davada, davacı tarafından delil olarak mahkemeye sunulmasına sebebiyet verdiğinden bahisle” açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülmeyerek disiplin cezası tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikâyet edilen avukat vekilinin savunmasında; şikâyetçinin tüm iddiasının yersiz ve dayanaksız olduğunu, şikâyete konu mektupta gazete haberlerinin dışında sır mahiyetinde olan herhangi bir hususun yer almadığını, bütün yazılanların basında yer alıp yayınlandığını, müvekkilinin mektuptaki muhatap … Avrupa Genel Müdürü’ne özel bir mektup yazdığını kabul etmekle birlikte, o mektubun kendisinin yazdığını mektup olup olmadığı konusunda şüpheye düştüğünü, mektubun altındaki imzanın müvekkilinin imzasına benzemediğini beyan ederek, müvekkilinin imzası ile mektubun altındaki imzanın karşılaştırılmasını, şikâyetin reddi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği,
… 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2009 tarih, 2007/124 E. ve 2009/43 K. sayılı kararı ile “…sanık gizli kalmak kaydıyla yazdığı mektubunda basında çıkan şirket ile ilgili olumsuz haberleri yazdığı, bu yazıların ve haberlerin artık bir sır niteliğinde bulunmadığı gibi mektubu yazmadan önce şirketin ortaklarından olan Z.G.’ün şirket aleyhine dava açtığı, Z.G.’ün dava açtıktan sonra … firması yetkilisinin kendisine mektubu verdikten sonra haberi olduğunu, yine sanığın şirketin defterlerinin iş yerini lağım suyunun basması nedeniyle zayi belgesi aldığının mahkeme kararı ile sabit olduğunun görüldüğü, ayrıca sanığın yazdığı bu mektup nedeniyle müdahil ve şirketinin zarara uğradığına dair dosya içerisinde kanıt bulunmadığı, kendisine de bu yazı nedeniyle bir kazanç sağlamadığı anlaşılmakla, sanığa yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatına…” karar verildiği, kararın temyiz edildiği, Yargıtay 4.Ceza Dairesi’nin 2011/3132 E. 2012/21196 K.sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, kararın 18.10.2012 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Şikâyeti inceleyen … Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından Şikâyetli avukat hakkında … 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2009 tarih, 2007/124 E. ve 2009/43 K. sayılı karar ile beraat kararı verildiği ve bu kararın temyizde onanarak 18.10.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, her ne kadar bu kararının Baromuz Disiplin Kurulu kararlarını etkilemeyeceği sabit olmakla beraber, söz konusu kararın gerekçesi dikkate alınarak, şikâyetli avukatın eylem ve işlemlerinde 1136 sayılı Avukatlık Yasası ile TBB Meslek Kurallarına aykırılığı da sabit olmadığından bahisle hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
27.02.2006 gün ve Şikâyetli avukat tarafından imzalanan mektupta “Ben bu yazıyı size, geçmişte benim de yanıltılmamla yapılan sizin şirketinize de ilgilendiren haksızlıklara, size anlatmak ve gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olmak amacıyla gönderiyorum. Aslında ben de oraya gelip size bizzat bu durumlar anlatacaktım ancak vizemin zamanında yetişememeni nedeniyle gelemedim.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki ben 10 yıldan fazla süredir İ.Ö.’in kendisinin ve sahibi ya da ortağı olduğu şirketlerin avukatlığını yapıyorum (B. ve … dahil) Ancak bu kişinin avukatlığımı bırakacağımı da bilmenizi isterim. İ.Ö. bu güne kadar 25 kadar şirket kurdu. Bunların … Computer dışında kalanların tamamı iflas etti ve kapandı. 10’un üzerinde ortağı vardı- Ancak bunların tamamına yakını şirketten İ.Ö. tarafından ç:katıldı. Genellikle ticaretten değil, hukuki boşluklardan ve çalıştığı şirketlerden haksız kazanç sağlayarak büyümeye çalışıyordu. Bu yüzden de sürekli olarak bu konularda bizden hukuki bilgiler alıyordu. 1994 Yılında … Elektronik adli şirket battığında malları ve … ismini şirketten kaçırıp, alacaklıların paralarını almalarını engelledi. Kurduğu … isimli şirkete 1998 yılına kadar ortak olmayıp yanında çalışanları ortak ve yönetici gösterdi. Tehlike tamamen geçince kendisi ortak oldu. Bankalar olan borçların yeniden yapılanmasını bizzat ben sağladım ve benim gözetimimde alınan borçlar ödemek zorunda kaldı.
Asıl önemli olan konu ise … ile ilgili konudur. 2004 yılı başında beni yanına çağırıp, size …’un olan 16 Milyon Euro borcu ödemesi durumunda ne olabileceğini sordu. Bana bu konuda yasal zemini oluşturmamızı ve bu parayı ödemeyeceğini söyledi. Ben bu olaya olumlu bakmadım. Sadece bana sorduğu sorulan cevapladım. Daha sonra Avukat A.S.’e birçok sözleşmeler hazırlattığını söyledi ve bunlara içeriğini bana anlattı. Ayrıca … ve …’yi parasız ve tanıdığı kişilere hem hisselerini hem de yönetimini devredeceğini ve bu arada şirketlerin içerisini boşaltacağını. Böylelikle sizlerin ve diğer alacaklılarının alacakları olan parayı alamayacaklarını ve bunun sorumluluğunda da işsiz ve parasız bu kişilere ait olacağını anlattı. Benden bu konularda tavsiyeler istedi. Ben bu durumun doğu olmadığını belirtip bu işte de yer almadım. Ancak İ.Ö.: 2004 yılından önceki yıllarda da yaptığı gibi şirketten paraları kendisi değil, muhasebecisi F.A. ve Finansman Müdürü N.Ç. vasıtasıyla çekip, paraları ortağı Aytaç Biter ile yakından ve bayileri olan eski satış müdürleri H.Ö. hesabına yatırmıştır. H.Ö.’ün hesaplar ile ilgili vekâletname ise A.B. tarafından alınmıştı. Paralara kendi üstlerinde görünmesini istemiyorlardı. İ.Ö. paraların bir kısmı ile de … Bilgisayar’ın borçları ile şahsi borçlarını kapanmıştır. Daha sonra Z. Bey’in sizin paranızın ödenmemesi ile ilgili bu plana karşı çıktığım ve bu planın bozulduğunu bana yine İ.Ö. anlattı. Bu konu nedeniyle Z. Bey’e karşı çok kızgındı. İ.Ö. bu konular dışında vergi ödemek istemiyordu. Bu konularda da birçok araştırma yapıyordu. Aynı zamanda bu işsiz kişilere şirketlerin devri halinde vergiden sorumluluklara da onlar geçeceğini düşünüyordu ve bu nedenlerle bu hisse ve yönetim devirleri Avukat A.S. tarafından yaptırıldı.
2004 yılı yaz aylarında beni arayıp …’u lağım suları bastığını ve kendisine yardımcı olmamı istedi- Ben de mahkemeye başvurup gerekli işlemleri yaparak mahkemeden belge aldım. Bir, iki ay sonra bu kez yine arayıp … ve …’da da aynı olayların olduğunu söyledi. Bana başvurup yardım istediğini söyledi. İ.Ö.’in talebi ile Mahkemeden teker belgeleri aldık. Yılsonuna doğru beni arayıp Z. Bey’le anlaşamadığını bu kişinin kendisinin yapmak istediği şeylerde engel çıkardığını ve sizin paranızı ödettirerek (size her şeyi anlayacağı tehdidiyle) düzenlenen bazı vergi dairesi makbuzlarının ele geçirildiğini söyledi. Bunun dışında yine birçok belgenin de görüldüğünü anlattı. Ben 2004 yılına kadarki belgelerini lağım suyu basmamışımıydı diye sordum. Bana … ve … için zayi belgelerine ihtiyacımız vardı.
Tüm bu olayları kabullenemediğim için zaten artık çok az görüşüyoruz. Ayrıca zaten bu kişilerin avukatlığını tamamen bırakacağım. Ekte … ve …’nin avukatı olduğuma dair belgeler var. Ancak bu yazının kesinlikle gizli kalması sizin bu yazıyı hiçbir yerde kullanmamanız gerekiyor. Aksi takdirde bu kişilerle başım belaya girer. Bu nedenle. Bu bilgilerin tamamen sizde kalmasını talep ediyorum. Aksi durumda uğrayacağım zararlardan dolayı sizleri sorumlu tutacağımı sizlere bildiririm. … 27.02.2006 Saygılarımla” sözlerinin yazılı olduğu,
27.06.2006 tarihli mektubun … Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nin 2005/781 esas sayılı dosyasına 31.03.2006 tarihinde davacı Z.G. vekili tarafından delil olarak sunulduğu,
Şikâyetli avukatın 25.12.2012 tarihli disiplin sicil özeti incelendiğinde kesinleşmiş bir uyarma cezası olduğu görülmektedir.
Şikâyetçinin mezkûr disiplin Kurulu kararına karşı 01.07.2013 evrak tarihli dilekçesiyle itiraz ettiği, görülmektedir.
Avukatlık Yasası madde 36, “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklıktan çekinebilir. (Değişik 02.05.2001, 46/24) Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Yukarıdaki hükümler, Türkiye Barolar Birliği ve baroların memurları hakkında da uygulanır.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 37, “Avukat meslek sırrı ile bağlıdır.
Tanıklıktan çekinmede bu ölçüyü esas tutar.
Avukat davasını almadığı kimselerin başvurması nedeniyle öğrendiği bilgileri de sır sayar.
Avukatlık sırrının tutulması süresizdir, meslekten ayrılmak bu yükümlülüğü kaldırmaz.
b- Avukat, yardımcılarının, stajyerlerinin ve çalıştırdığı kimselerin meslek sırrına aykırı davranışlarını engelleyecek tedbirleri alır.” hükümlerini amirdir.
Hemen hemen bütün ulusların barolarında yasa ve Meslek Kuralları’nda bulunan meslek sırrı, avukatlık mesleğinin olmazsa olmazıdır.
Bunlardan en derli toplusu, Avrupa Birliği Meslek Kuralları’nın 2.3.1 maddesidir.
“Avukatın görevi icabı, müvekkili tarafından başkasına anlatılamayacak şeyler avukata anlatılabilir veya mahremiyet taşıyan başka bilgiler avukatın eline ulaşabilir. Müvekkil sırlarının saklanacağından emin olamıyorsa, avukatına güven duymaz. Dolayısıyla, gizliliği gözetmek avukatın birincil temel hakkı ve görevidir.
Avukatların sır saklama yükümlülüğü müvekkilin olduğu kadar adaletin tecellisine de hizmet eder. Bu nedenle Devlet tarafından özellikle gözetilir.”
Sır saklama avukat için görev, devlet için ödev olarak tanımlanmıştır.
Sır saklama yükümlülüğü, müvekkilin avukata güven duymasını, bu suretle davası veya yaşam alanı ile ilgili bilgileri avukata çekinmeksizin anlatmasını mümkün kılar. Avukatlık meslek sırrı, sır sahibini korumanın ötesinde, hukuk sisteminin vazgeçilmez unsuru olan serbest avukatlık kurumunu ve dolayısıyla hukuk devletine özgü hukuk sistemini de korumaktadır.
Avukatın sır saklama yükümlülüğünün ihlali, mensubu bulunduğu meslek grubuna olan güvenin sarsılmasına sebep olur. Meslek mensupları için sır saklamak, yalnız ahlaki bir görev değil, aynı zamanda yasal bir zorunluluktur. Bu nedenle Avukatlık Yasası’nın 36. Maddesinde “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya avukatlık görevi dolayısıyla öğrendikleri hususu açığa vurmaları” yasaklanmıştır.
Şikâyetlinin Avukat A.B.’ün Şikâyetçinin yeni vekili olarak atanması nedeniyle on yıl birlikte çalıştıkları Şikâyetçiye ait sır olarak nitelenebilecek hususları ana işletme olan … Genel Müdürlüğü’ne yazdığı mektupla açıkladığı ve bu açıklamanın kendisi tarafından dahi üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi halinde sıkıntı yaratacağının bildirilmiş olması karşısında meslek sırına sahip çıkmadığı, güven ilkesine aykırı davrandığı açıktır.
Bu nedenlerle eylemin disiplin suçu oluşturmadığına ilişkin Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan hukuksal değerlendirme isabetli bulunmamış ve eylem Avukatlık Yasası 34, 36, 134 ve TBB Meslek Kuralları 3, 4, 37. maddelere aykırı olmakla disiplin cezası tayini gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetçi H.İ.Ö.’in itirazının kabulü ile … Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 29.04.2013 gün ve 2007/D.239 Esas, 2013/255 Karar sayılı kararının KALDIRILARAK, Şikâyetli avukat O.E.’ın “UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA”, oybirliği ile karar verildi.
Derleme @erolkaranet
Social Plugin