Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Okullardan Kopyala Yapıştır Kaldırılsın


Milli Eğitim sisteminde son değişiklikler yayınlandı. Sınıfta kalma geri getirildi. Cep telefonları yasaklandı. Öğretmen veli görüşmesi randevulu olacak. Açık liselere geçişlere kriterler getirildi.
Yetmez ama eh işte dedirtecek kararlar.
Bunlardan sınıfta kalma kriteri bir çok şaibeye yol açacak. Duygusal ve maddesel olarak öğrenciler arasında kıyım olacak. Çünkü, cüzdan ve vicdan sorunu ortaya çıkacak. Milli eğitim okullarında "para" döngüsü bitmezse, özel okullar disipline edilmezse zor. 
Randevu sistemi asla yürümez. Çünkü, veli ve öğretmen her an yanyana.. Bahçede, koridorda, mahallede vs.. 
Cep telefonu, kısmen öğretmene de yasak denilse de, öğretmen getirecek, getirirse öğrenci de getirir. Açık lisede ortalama puanla sınıf geçme rahatlığı...
Geçtik bunları....
Milli Eğitim'in dağıttığı kitaplarda yanlış ve gereksiz bilgilerin yer aldığı biliniyor. Yayımlar denetlenmediği için, isteyen istediği bilgiyi kitaplara işliyor. Farkına varılana kadar atı alan Üsküdar'ı geçiyor. 
Tavsiye edilen ve öğrencilere zorla aldırılan kitaplar var ki, boş teneke misali işe yaramıyor. Fahiş fiyatlarla öğretmenlerin ısrarla aldırdığı kitaplar bir süre sonra açılmıyor, bile.
Gelelim bilginin verilmesine. 
Artık "öğretmen ne biliyor ki, öğrenciye en anlatsın". Acı bir olay.
Liyakatların önemsenmediği, sırf yapıldı denilsin diye yapılan mülakatlarda, KPSS'den alınan notların verilmesi, öğretmen adayının geçmişte neler başardığı, katıldığı seminerler, öğretmenliğe destek olacak faaliyetleri, aldığı eğitimleri vs göz önüne alınmadan kura ile atanan öğretmenlerin gerçek bilgiye sahip olup olmadığı sorgulanmıyor.
Öğretmene "bu çocuk niye sınıfta kaldı."
Öğretmene, sınıfın neden başarısız sorgusu. Cezası.
Öğretmenin çocuk yüzünden başarısız sayılması. Başarısız ve bilgisiz, ilgisiz öğrenci yerine öğretmenin cezalandırılması.
Çocuğu sınıfta kaldı diye velinin cezalandırılmayan tehdit, darp ve intikam duyguları.
Yaramaz çocuğun disiplin kuralları ile yeterli şekilde cezalandırılmaması.
Neden , kapıda veli bekliyor. Ya da yukarıdan tehdit....
Ve kopyala yapıştır.
Öğretime sokulan bilgi hırsızlığı..
Öğretmen ödev veriyor. Çocuk kırtasiye gidiyor. Öğretmenin sorduğu soru, kırtasiyeye bırakılıyor. Bir kaç saat sonra kağıda dökülmüş ödev 3 - 5 lira karşılığında alınıp, öğretmenin yüksek puanlar verdiği bir teslime dönüyor.
Öğrenci, ödevin içeriğinden habersiz yüksek not alıyor. Sınıf geçiyor. Hiç bir bilgiye sahip olmayan öğrenci sınıf geçiyor. Diploma alıyor.
"Kopyala yapıştırı" kabul eden öğretmen de öğrenci kadar suçlu. Bu ödev üzerinden para kazanan kırtasiyeci de suçlu. Buna göz yuman anne babada suçlu. Suç ortakları birbirine çocuğun nasıl başarılı olduğu konusunda da yalan söylüyor.
Bilgi hırsızlığına alıştırılan öğrenci hayata atılınca yaptığı işlerde dürüst olmadığı zaman suçlanıyor.
Öğrencisine, çocuğuna dürüstlüğü aşılamayanlar yeni neslin üç kağıtçı olmasından dolayı şikayetçi.
Sonra "Hırsız Var" diye yakınıp, duruyorlar.
Sonra, "çalışmadan para kazanmak isteyen gençlikten" söz ediyorlar.
Tertemiz yüreklere sahip çocukları zamanla "hırsızlığa" alıştır, büyünce "hırsız" diye şikayetçi ol.
Oysa kimsenin bilmek istemediği, bilmezlikten geldiği ödevlerin asıl amacı “keşfetmeyi araştırmayı öğrenme, eleştirel düşünme, inceleme ve ayrıştırma, sentezleme yapma, problem çözme” gibi becerilerini geliştirme becerilerine sahip olmayı sağlar. Bunda velinin katkısı %25 ise öğretmenin katkısı %100 olmalıdır. Bir takım öğretmenleri tenzih ederek "ders saatlerinde sosyal medyada dolaşıp öğrenciyi kendi haline bırakan öğretmenin ödev konusundaki misyonu "ezberciliği değil, doğru yol ve kapıyı gösterip, öğrencinin kendisini geliştirip araştırma yapabileceği şekilde yönlendirmesi" gerekir.
Öğretmen araştırma ödevi verdiğinde , öğrencinin bunu bilgisayarda yazmaması gerektiğini, bilgisayardan çıktı almaması gerektiğini vurgulayacak ve ödevlerin elle yazılmasını, resimlerin çizilmesini, çizilmediği takdirde temin edilip, kesilerek ödeve yapıştırılmasını özellikle isteyecektir. Ödevi yazan öğrenci, ne yazdığını bilecek, ne anladığını görecek, neyin ne olduğunu bilecek. Akıl, göz, el aynı bilgi ile yoğrulmuş olacak.
Sözde yönetmeliklerde, genelgelerde yer verilen ve sözde yürütülen performans çalışmalarında asıl amacın yok edildiği de herkesce bilinmektedir. Bilinmesine , uygulanmamasına rağmen öğrenciyi bilgi hırsızlığına iten herkes de o hırsızkların suç ortağıdır.
Oysa, poerformasn ödevleri konusunda MEB'in genelgesinde ne diyordu, bakalım.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğünce yayımlanan “Ölçme ve Değerlendirmede Tereddüt Edilen Hususlar” başlıklı genelgeye göre, “Performans görevinin problem çözme, okuduğunu anlama, yaratıcılığını kullanma, araştırma yapma, eleştirel düşünme” gibi becerilerini geliştirmeyi amaçladığı
“Gerek görüldüğü takdirde çalışmanın araştırma ve veri toplama gibi ön hazırlıkları sınıf dışında, ürünün oluşturma ve sonuçlandırma aşamaları ise sınıf içinde yapılmalıdır. Böylece öğrencilerin görevi yaparken sergilediği performans öğretmen tarafından gözlenerek daha gerçekçi bir şekilde değerlendirilmiş olacaktır”
Bu çalışmalar yaparken, öğrencinin “röportaj yapma, deney düzeneği hazırlama ve deneyi sonuçlandırma, anket yapma, poster hazırlama, hayatta karşılaşabileceği problemi çözme, maket hazırlama, araştırmalardan elde ettiği bilgilerden yararlanarak bir sonuca ulaşma, öykü yazma” gibi faaliyetlerde bulunması sağlanıyor.
Nerede.
Bu projenin amacı toz olup uçmuş. Nereye gittiği bilinmiyor.
Sonunda öğrenci istediği yüksek okulu kazanamıyor.
Öğretmen aldığı maaşın geçimine yetmediğini meydanlara dökülerek haykırıyor,
Veli öğretmen bir şey bilmiyor ki, öğrenci öğrensin diye feryat ediyor.
Herkes suçlu.
MEB, bakanlık olarak var ama eğitim sistemi giderek sarpa sarıyor. Batıyor. "Yaz boz", "kopyala yapıştır", olmadı "değiştir"le eğitim sistemi olmaz.

Erol Kara - @bizdenoku