Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Okul Yolundan Meçhule - Öykü


Okul Yolunda / Erol Kara 

Onu hiç aşık olmayacak ve kara sevdalara saplantıyı kabullenemeyecek biri olarak tanırdım. Aşk üzerine yazılı şarkılar, filmler, kitaplar, onun semtine bile uğramazdı. Bu tür her olayı, "saçmalık" bu olayların kahramanlarına "heves kurbanı" derdi. Zaman zaman bu huyu yüzünden onunla tartışırdım.
Aslında insanları sever, yardımlaşırdı. Sıcakkanlı, sevecen biriydi. Hemen her yerde mutlaka tanıdığı bir arkadaşı vardı. Ama "aşkı", "aşık olmak", onun dünyasında yer almıyordu.
Bir gün onu zorla Ferdi Tayfur'un bir filmine götürmüştüm. 
Film sonunda ben dahi gözyaşlarımı tutamazken o gülüyordu.
- Anlamıyorum ya bu insanları, boş yere ağlıyorlar. Bir kız için erkek çok, erkek için de kız… Biri olmazsa biri olur. Senin ağlaman bile komiğime gitti..
- Öyle deme Vahdet.. Bu duyguları anlaman için aşık olman lazım.. Sevmeyi öğrenmelisin.
- Ben neden sevmeyi bilmiyorum ki.. Herkes iyilik meleğimi olduğumu söyler.
- Onu kastetmedim. Aşık olmanı söyledim.
- Ne yani kızlara mı olacağım. Saçmalama be Kahraman.!
- Başına gelince görürsün

*****
Cumartesi günü Beyazıt üniversitesinde ödevini hazırlıyordu. Oturduğu masanın yanında iki kız vardı. Kızlardan esmer olanı ile tanışmayı geçirdi, kafasından. Önce silgiyi istedi. Kızlardan kumral olanı silgiyi uzattığında
- Hangi okuldasınız? diye sordu
- Davutpaşa Lisesinden
Konuyu açmıştı, Vahdet.. Önce tanıştılar. Esmer olanın adı Hanife.., diğerinin ki ise Süheyla idi. Üçü, ödevlerini bitirdikten sonra çay bahçesine gittiler. Nihayet 35 numaralı otobüsün durağında onlardan ayrıldı Vahdet...
"Kızlarla tanışmak, dolaşmak, bu kadar basitti, işte.. Birkaç tatlı söz, biraz ikram hepsi bu.. Aşık olmak, şiir yazmak, ağlamak, inlemek de nedir?". Bu şekilde düşünerek Aksaray'a doğru yürümeye başladı.

****

Oturdukları semte yaklaşırken komşu kızlarından Tülay'ı gördü. Selamlaştılar. Bir süre havadan sudan konuştular. Tülay, Vahdet'i seviyor, fakat o güne kadar pek açılamıyordu. Vahdet'te bunun farkında idi ama"tipi" olmadığından Tülay'ı istemiyordu.
Bir keresinde, Tülay konuyu açmış, fakat Vahdet "sen benim kardeşim sayılırsın. O tür ilişkiye girmem" diyerek, konuyu kapatmıştı.
İşte Vahdet böyle biriydi. Her kız onun için birdi. Hepsine aynı duygularla yaklaşıyordu. Bir kardeş, bir arkadaş gibiydi, onlarla...

*****
Okulda en çok turizm dersinin öğretmenini severdi. Genç ve güzel öğretmen Derya, Vahdet'in duygularını bir başka etkilerdi..
Onun dersinde zamanın nasıl geçtiğini bilmezdi. Vahdet, Derya öğretmeni nerede görse konuşmak için bahaneler bulurdu. Onu görmediği zamanlarda ise yine ondan bahsetmek hoşuna giderdi.
Yağmurlu bir gün arkadaşlarıyla belediye otobüsüne binmişti. Otobüsün arka sahanlığında konu yine okuldan, derslerden, öğretmenlere kadar gelmiş ve turizm dersi üzerine tartışmaya başlamışlardı. Arkadaşlarından biri; 
-Turizmci çok sinir olmaya başladı, dedi.
- Ya haklısın. Çok havalara girdi. dedi, öteki.. O an lafa Vahdet karıştı.
- Ağır olun beyler.. Yengeniz hakkında böyle konuşamazsınız.
- Boş versene.. Kadına aşık oldun. Platonik aşk seninki be..
- Aşk değil, hoşlanıyorum ondan..
- Sinemamızda yeni film.. "Öğretmenin aşkı" başrollerde Derya ile Vahdet bu sinemalarda..
- Susun be.. Otobüste olabilir.
Derya öğretmen otobüste değildi.
Ama..
Vahdet'in arkasında, sırtı dönük olarak duran kız öğrencilerden biri onun kız kardeşi Ayşenur idi. 
Konuşulanları o da duymuştu. Ne yazık ki, ablası aleyhine konuşan bu serserilere bir şey diyemiyordu.

Devamı aşağıda...


"Okul Yolunda" isimli öyküm 1985 yılında Gazeteci Yazar Burhan Felek anısına "FELEK YAYINCILIK" tarafından “YAŞAYAN ÖYKÜLER DİZİSİ" adı altında bir çok öykü ile birlikte aylık olarak yayınlanan kitaplarda yer almıştır. 

"Okul Yolunda" adlı öyküm bu serinin "Sevgiliye Mektup" adlı bölümünde yayınlanmıştır.
Öyküde geçen olaylar tamamen yaşanmış olarak yazılmıştır. İnternetin ve cep telefonlarının olmadığı o yıllarda kitap, gazete, dergi okuyanların sayısı o kadar çoktu ki, bayiler zaman zaman yayınları müşteriye yetiştiremiyordu. Talep o denli fazla idi ki yayınevleri bile söz verdikleri tarihlerde tiraja yetişemiyorlardı. 

Diğer öykülerim site içerisinde yer almaktadır.