Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Davacıya Dava Yerinin Neresi Olacağı Sorulur mu ?

Dava Konusunun görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından muğlaklık arz ettiği durumlarda davanın hangi mahkemede açılacağının tespitinin davacıdan beklenilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, davanın bu belirsizlik sonucunda süreaşımı yönünden reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldırarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali anlamına geleceği hakkında.

Davacı tarafından dava konusu edilen işlemin hangi mahkemenin görevine girdiği hususunun idare mahkemesince dahi tespit edilemediği göz önünde bulundurulursa, bu tespitin davacıdan beklenilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği ve davanın konusunun görev yönünden arzettiği bu muğlaklığa rağmen getirilecek kısıtlamanın, mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldıracak bir mahiyet kazanacağı ve bu durumun d aAvrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6'ncı maddesinin ihlali anlamına geleceği açıktır.

T.C.
D A N I Ş T A Y
Üçüncü Daire
Esas No : 2013/5292
Karar No : 2015/42

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Dava Açma Süresi, Görev

Özeti : Konusunun görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından muğlaklık arz ettiği durumlarda davanın hangi mahkemede açılacağının tespitinin davacıdan beklenilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, davanın bu belirsizlik sonucunda süreaşımı yönünden reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldırarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali anlamına geleceği hakkında.

Temyiz Eden : ...
Vek ili : Av.

Karşı Taraf: Uşak Vergi Dairesi Müdürlüğü-UŞAK

İstemin Özeti:Davacı şirketin, 5811 sayılı Kanun’dan yararlanmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 15.2.2010 tarih ve 5900 sayılı işlemin iptali istemiyle
açılmıştır. Manisa Vergi Mahkemesi 7.12.2012 gün ve E:2012/879, K:2012/1047 sayılı kararıyla; davacı şirketin 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanundan yararlanmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine yönelik dava konusu 15.2.2010 tarih ve 5900 sayılı işlemin tebliğ edildiği 19.2.2010 tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre geçirilerek 29.3.2010 tarihinde açılan davanın esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir. Davacı tarafından, olağan ve genel vergi kanunlarının ötesinde bir düzenleme olan 5811 sayılı Kanunun uygulama şekli, zamanı, yararlanma koşulları ve kapsamının mükelleflerde ciddi tereddütlere sebebiyet verdiği ileri sürerek kararın bozulması istenmiştir.

Tetkik Hakimi: ...

Düşüncesi :Davacı tarafından dava konusu edilen işlemin hangi mahkemenin görevine girdiği hususunun idare mahkemesince dahi tespit edilemediği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Mesutoğlu-Türkiye kararı persektifindedeğerlendirildiğinde mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nın 90'ıncı maddesinin 5'inci fıkrasında, usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, usulüne göre
yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların
aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
andlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava açma süresi başlıklı 7'nci maddesinin
1'inci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu hükme bağlanmıştır.

Davanın, davacı şirketin 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması
Hakkında Kanun'dan yararlanmak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 15.2.2010 tarih ve 5900 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açma süresi içerisinde ilk önce Manisa İdare
Mahkemesi nezdinde dava açıldığı, davayı inceleyen Manisa İdare Mahkemesinin 2.6.2011 gün ve E:2010/986, K:2011/1272 sayılı kararıyla; davacının mahsup uygulamasından
faydalanabilmesi için öncelikle hakkında yürütülen incelemenin henüz tamamlanmadan ve
gerekli tarhiyatlar yapılmadan önce bildirim veya beyanının bulunması ve diğer takip eden
şartların varlığının gerektiği, dolayısıyla kanuni şartları taşımayan davacı isteminin
karşılanmamasına yönelik dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
davanın reddedildiği, davacı şirketin temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin
14.3.2012 gün ve E:2011/9369, K:2012/907 sayılı kararıyla; Mahkeme kararını; dava konusu olayda iptali istenen işlemin, 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun hükümlerinden faydalanmak amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin olup, uyuşmazlığın para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermeye piyasası araçları ile taşınmazların beyan üzerine kayda alınarakvergilendirilmesi konusundaki vergi mevzuatıyla ilgili bulunduğunun kabulü gerektiğinden davanın görüm ve çözümünün vergi mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle bozulduğu, bozma kararına uyan Manisa İdare Mahkemesince davanın görev yönünden reddedilerek dosyasının görevli ve yetkili Manisa Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, görev ret kararı uyarınca dosya kendisine gelen Manisa Vergi Mahkemesince davanın, söz konusu işleme karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde dava açılması gerekirken bu süre geçirilerek 29.3.2010 tarihinde, işlemin tebliğ tarihine göre 38'inci günde açılan davanın, esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiylesüre aşımı
nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil yargılanma hakkı başlıklı 6'ncı maddesinin 1'inci
fıkrasında; herkesin gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar gerek cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,Sözleşmenin6'ncı maddesinin 1'inci fıkrasının ihlal
edildiğine hükmettiği 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu-Türkiye kararındaki olayın; trafik kazasında hayatını kaybedenlerin varisleri tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında Mahkemece, dava görev yönünden reddedilerek davacıların başvurusuna binaen dava dosyasının İdare Mahkemesine gönderildiği, davanın kendisine geldiği tarihten yaklaşık iki yıl sonra Asliye Hukuk Mahkemesinin görev ret kararı üzerine doğrudan 30 gün içerisinde İdare Mahkemesinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın İdare Mahkemesince reddedilmesi ve kanun yollarından geçerek kesinleşmesi şeklinde gerçekleştiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararında mahkemeye erişim hakkının mutlak olmayıp, özellikle bir başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin koşullarla ilgili olarak zımnen kabul edilmiş bazı sınırlamalara tabi olabildiğini, zira erişim hakkının doğası gereği devlet tarafından bir düzenlemeyi gerektirdiğini ve Sözleşmeci Devletlerin bu konuda belirli bir takdir payına sahip olduklarını, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiğini, ayrıca mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde 6'ncı maddenin 1'inci fıkrası ile bağdaşabileceğin belirtmiştir.

Davacı tarafından dava konusu edilen işlemin hangi mahkemenin görevine girdiği hususunun idare mahkemesince dahi tespit edilemediği göz önünde bulundurulursa, bu tespitin davacıdan beklenilmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği ve davanın konusunun görev yönünden arzettiği bu muğlaklığa rağmen getirilecek kısıtlamanın, mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldıracak bir mahiyet kazanacağı ve bu durumun daAvrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin6'ncı maddesinin ihlali anlamına geleceği açıktır.

Bu durumda; davayı süre aşımı nedeniyle reddeden Mahkeme kararında hukuka uygunluk
bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerletemyiz isteminin kabulüne, Manisa Vergi Mahkemesi 7.12.2012 gün
ve E:2012/879, K:2012/1047 sayılıkararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden
verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 21.1.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Üye
Üye

X.K A R Ş I O Y :

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe
karşısında mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz
isteminin reddi ve kararın onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.

Başkan / Üye

Kaynak Yargıtay @bizdenoku