Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Damacana Patlatan Çocuklar ve Anne Babanın Suçu

Sosyal medyada rast geldiğim bir habere göre, iki afacan bir marketin kaldırım üzerinde bıraktığı damacana suları teker teker , adeta oyun oynayarak patlatmış. Ve yüzlerce litrelik sular ziyan edilmiş. Haberin medyaya yansımasından sonra çocuklara öfkeli yorumlar birbiri ardına sosyal medyada yerini almış oldu.

Yorumlara baktığımız zaman öfke, beddua peşepeşe idi. Bunlardan bazılarını sayfamıza almaktan çekindik. Hoş olmayan yorumlardı. Bir kaç tanesini aktarıyorum
"Bu şekil de ahlaktan yoksul yetişen çocuklar ne yazık ki okullarda çocuklarımızla aynı sıralarda oturuyor"
"Bunlar kim bilmiyom ama .................' da görürsek yaptıklarına çok pişman edicez" 
"Bişey diycem ama neyse aile aile"
"Terbiye terbiye terbiye. Geleceğin gaspçılığa aday gençliği. Çünkü vicdan yok." 
"Çocuk felan dinlemeyeceksin 2 hafta boyunca su içmeyi yasakla görsün"
" Bunlar çocuk ama ne çocuğu belli değil" 
"Yakalanıp tutuklanması lazım bunların Maltepe kapalı çocuk ceza evine götürsünler" 
..............ve diğerleri
Hiç kimse "Pekala çocuklar bu damacanaları neden patlattı. Neden, patlatma gereği duydu" diye sormuyor.
Çözüme yönelik, bir yorum da yok.
Oysa her şey o kadar basit ki. Bu çocukları bu hale getiren sebeplerin cevabını aramak yerine şiddete yönelik sözler sarf etmek herkesin kolayına geliyor.
Bu çocukları bu duruma getiren yedikleri, içtikleri, giydiklerinden başka bir sebep değildir.  
Aslında, bu çocukların asla ve kat'a suçu yok.
Kimse bunu demiyor.
Eğer, evlerine haram lokma girmese, ana babaları geçimi kim sağlıyorsa eve haram getirmemiş, başkasının hakkını yememiş olsa idi bu çocuklar azmazdı.
Suçlu çocuklar değil.
Çocuklar, dünyanın en masum insanlarıdır.
Onları anne babaları yönetir. Yedirir, içirir. Herkes yediğine dikkat ederse ahlak iyi olur.
 Çocuklarının böyle olmasını istemeyen yediğine içtiğine dikkat etmelidir.
Bu kanıya nereden vardığımıza gelince sizi 1460'lı İstanbul'una götüreceğiz. 
İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a yerleşen evliyanın büyüklerinden Vefa hazretleri, İstanbul’un bugünkü Fatih ilçesinde şimdiki Vefa semtine yerleşir ve o semte de onun adı verilir. İstanbul’daki meşhûr velîlerden biridir. İsmi Muslihuddîn Şeyh Ebü’l-Vefâ.
Çok büyük bir alim. Fatih Sultan Mehmet han hazretlerinin dahi dergahına girmediği kimsedir.
Böylesine büyük bir alimin, Şeyh Ebûl Vefa hazretlerinin küçük ama çok sevimli bir oğlu vardır.
Çocuk iyidir hoştur ama mahalle sucusunun da belalısıdır.
O dönem sular sığır derisinden yapılan su kırbalarıyla taşınırdı. Delinen su kırbalarının da bir daha tamiri yapılamaz idi. İşte saka denilen su satıcısının mahalleye her gelişinde delinen kırbalarının sebebi olan da Vefa hazretlerinin bu haşarı oğludur.
Hazretin oğlu, mahalleye gelen sakanın su kırbalarını çuvaldız ile delik deşik ederek kaçardı. Saka, Vefa hazretlerine hürmeten bu duruma sesini çıkarmaz olup bitenleri hep sineye çekerdi.
Aslında saka şaka götüren biri değildir. Bunu yapan bir başka çocuk olsa, çoktan ensesine yemiştir şamarı. 
Saka bir sabreder, iki sabreder, bakar olmuyor, tutar eteğini, çıkar huzura. “Affınıza sığınıyorum ama” der, “Vaziyet böyleyken böyle!”
Ebûl Vefa hazretleri çok şaşırır. Kırbaların parasını fazlasıyla öder. Sucudan ağlaya, yalvara helallik diler.
Saka bir hoş olur. “Keşke eşiğine sultanların baş koyduğu veliyi üzmeseydim” der.
Pişman, mahcup dergâhı terk eder.
Ancak şeyhin kafasına takılan şey başkaydı.
Zira ona göre bu çocuğun bu yaramazlığı yapması sebepsiz değildi.
Ebûl Vefa hazretleri çocuğa hiçbir şey demez.
Hemen hanımını bulur. 
"Hanım sen bu oğlana hamileyken herhangi bir haram lokma yedin mi ? Zira bu çocuk her gün sakanın su kırbalarını delmekteymiş. Bu çocuk mutlaka bir haram lokma yemiş olmalı ki bu işi yapmakta. Aman hatun, iyi düşün” der, “biz bir hata yaptık ama nerede?” diye söylenir.
Vefa hazretlerinin hanımı biraz düşündükten sonra:
-” Hayır efendi. Ben öyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum ama bir de siz düşünün.” dedi.
Şeyh Vefa:
-” Hanım ben çok düşündüm ama boğazımdan hiç haram lokma geçmedi sen bir kez daha düşün.” dedi.
O gün o gece hep bu konuyu düşünürler. "Nerede hata ettik", diye
Uyku dahi uyuyamazlar.
Hanımı sabaha karşı “Tamam!” der, “Galiba buldum!”
-Anlat hele?
-Çocuğumuza hamileydim. Kız kardeşim bir yere uğrayacak olmalıydı sepetini bırakmıştı bize. Zerzavat arasından bir limon parladı. Canım nasıl çekti anlatamam. Kardeşimi biliyorsun. Bir şey istemeye gör, canını verir. Limonun lâfını etsem, mutlaka bize bırakacak, kendi limonsuz dönecekti evine. Aklıma başka bir yol geldi. Limonu iğneyle deldim, bir damla emdim. Nefsimi körlettim. Ama unuttum gitti. Hata bende, limonunu deldiğimi söylemeliydim ona.
Şeyh efendi, "Hanım; o deldiğin limon büyüdü sakanın su kırbası oldu. Limonun suyu da kırbadaki sular oldu. O iğne de bizim oğlanın elinde bir çuvaldız olup sakanın su kırbalarını delmeye başladı desene” dedi. Ve ardından ekledi.
-Aman kalk bacına gidelim.
-Bu saatte mi?
-Evet bu saatte!
-Ne diyeceğiz?
-Helallik dileyeceğiz.
Sonrasını tahmin ediyorsunuzdur. Çocuk bu huyu kendiliğinden bırakır, dost olur sakaya.
Şimdi, bu öyküden yola çıkalım.
Bu çocuklar o su dolu damacanaları enden patlattı. Cevabını verelim..

@bizdenoku