Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Taksitle Mal Satanların Kefil Oyunları

 

Geçtiğimiz aylarda yazdığımız “Taksitli alışverişlere dikkat” yazımızda kendilerini alışveriş merkezi gibi gösteren ve misyonları sadece taksitle mal satmak olan devasa mağazaların bir başka oyun ortaya çıktı.
“Kefil” yapma oyunu.
Son yıllarda bilhassa vatandaşlık numaralarının yaygınlaşmasından sonra bir çok taksitle mal satan mağazanın camlarında rastlamışsınızdır.
“Kefil Yok, senet Yok, Peşinat yok. Kredi kartına hiç gerek yok. Şimdi al aylar sonra öde, şu kadar ay taksit”
Oh ne ala memleket diyorsunuz.
Mağazaya gidiyorsunuz.
Sizi karşılayan birbirinden yakışıklı yada güzel gençler.
Hepsinin ağzından bal damlıyor.
Eğilmeler, anlatmalar, ardı arkası kesilmeyen tatlı ve inandırıcı sözler.
Başınız dönüyor.
Bu ağzından bal damlayan gençlerin iknaları sayesinde belki sadece meraktan girdiğiniz, bir göz atayım çıkayım dediğiniz, bir ihtiyacınızı karşılayacak mal alayım gideyim diye girdiğiniz mağazadan öyle bir çıktınız ki geride kefil istenmeden, kredi kartı vermeden, peşinattan söz edilmeden belki 6 ay sonra ödemeye başlayacağınız çok uzun vadeli malı almanın sevinci ile mağazadan çıktınız.
Sizden sadece ne iş yaptığınız, nerede çalıştığınız soruldu.
Size nerede oturduğunuzu, malı hangi adrese teslim edileceği soruldu.
Bir de nüfus cüzdanınızın ya bilgisi ya da fotokopisi alındı. Bel ki de bunlar da alınmadı.
Adınız kredi için yeterli oldu.
Tebrikler, mağazadan yüklü miktarda, gelirinizden çok fazlasına mal aldınız.
Sevinç içinde evinize, sevdiklerinize koştunuz.
Bir iki gün içinde mallar evinize geldi.
Kullanmaya başladınız.
Ödemelere geçilecek zaman da su gibi akıp geçti.
Bu arada mallar defolu çıkmış arızalar olmuş, mağazaya defalarca gitmişsiniz.
Sonuç olmamasına rağmen
Aldırmıyorsunuz taksit gününe var.
Arızalı mallar için tartışıyor mağazaya kızıyorsunuz.
Sonuç alamadınız. Ödemeyi yapmam diyorsunuz görevliye..
Görevlinin de çok umurunda idi.
Taksitle ödemelere başladınız. 36-40 ay vadeli dönemde 18. Ay da sıkıştınız.
Mağazaya gidip bu ay veremeyeceğinizi dile getirdiniz. Bir ya da iki ay idare etmelerini istediniz.
Güler yüzlü satış görevlisi sizi bir şey olmazlarla gönderdi.
Rahatsınız.
Ne güzel pembe rüyalar içerisinde yaşıyorsunuz.
Ve bir gün pat diye bir telefon..
“İyi günler..Ben filanca hukuk bürosundan Avukat Feşmekan..
Buyurun, hayırdır diyorsunuz. Avukat niye arasın.
Falan alışveriş merkezinden mal almışsınız.
Hakkınızda icra takibi var. Bu borcu bugün olmadı yarın ödediniz ödediniz yoksa kapınıza haciz gelip eşyanızı kaldıracağız.
Şok üstüne şok..
Ne anlatsanız boş.
İcra takibi başladı.
Ödeme gücünüz yok. O halde kefile gideriz… Kefilim yok diye seviniyorsunuz. Kapatıyorsunuz.
Ardından bir başka telefon..
“Ya sen beni nasıl kefil yaparsın. Ben sana ne zaman kefil oldum” diyen bir yakınızın sesi. “Yo, ben seni kefil yapmadım.” “Ulan yapmışsın işte avukat aradı.”
Veya farklı sahne..
İyi günler. Ben filan mağazanın falanca avukatı.
Buyurun. Falan mağazaya olan borcun borçlu tarafından ödenmemesi, ona ulaşamamamız ya da ödeme gücü olmadığından kefili olarak bu boru siz ödeyeceksiniz. Hakkınızda icra takibi var.. Şu kadar borç.. Ben o mağazaya gitmedim, kimseye kefil olmadım deseniz de boşuna…
İmzanız var.
İşte oyunun başlangıcı

HABERİNİZ OLMADAN NASIL KEFİL OLDUNUZ.
Mağazaların kefil yok demesine, mal alandan kefil istenmemesine rağmen kefil nasıl ortaya çıktı.
Durum şu…
Mağaza asıl borçludan siparişi alıyor. Sözleşmeye imzayı attırıyor. Ve malı teslim ederken sözleşmeye getireceklerini belirtiyor.
Birkaç gün içinde malı getiren mağazanın aracı kapınızda duruyor.
Arabadan inen çalışanlar binadaki bir zili çalıyor. Efendim, biz filan mağzadan geliyoruz. Burada Ahmet Mehmet oturuyor mu diye soruyor. Akrabanız olabilir, komşunuz olabilir, dostunuz olabilir. Orada oturduğunu teyit ediyorsunuz. Eşya getirdikte teslim etmeden önce bu kişinin malını vermeden önce bir doğrulama istedik.
Tabi kardeşim, evladım diyorsunuz.
Ne de olsa tanıyorsunuz.
Tatlı bir söz, güleç bir yüz karsısında, komşunuzun mal almasını kolaylaştırmak için sözde orada oturduğuna dair imzayı basıyorsunuz.( Siz öyle sanıyorsunuz)
Ya da malı alan kişi mağazaya ben yoksam filan kişiye terslim edebilirsiniz diyor.
O isimle geliyorlar.
Aynı yaklaşımla komşunuzun, tanıdığınızın malını siz teslim ederken ne yazık ki acı olay başlıyor
Siz artık mağaza için kefilsiniz.
Sözleşmenin altına imza attınız.
Şimdi bir çok mağaza bunu yapıyor.
Düzenli ödenmeyen her taksit anında ve bekletilmeden hukuk bürolarına teslim ediliyor. Önce mağazada biriken faiz, takibin açılması, masraflar , vekalet ücretleri birkaç yüz lira oluyor birkaç bin lira..
Asıl borçlu ortadan kaybolsa da habersiz kefil mağdur oluyor.
Hiç yoktan borçlu olmanın sıkıntısıyla nereye gideceğini bilmiyor.
Evrak üzerinde adı var. İmzası var.
Kime ne anlatacak..
İşte mağazaların işini sağlama alma oyunu
Duyurması bizden..
Bundan sonra imza atarken çok dikkat edin.

Erol KARA - @bizdenoku