Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

Trending

                                                   "

BizdenOku - Hukuki Hayatımız

Danıştay, Zorunlu Din Dersini Onayladı


Zorunlu Din Dersine Onay Çıktı: Danıştay'dan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Kararı
Danıştay, zorunlu din dersi uygulamasıyla ilgili önemli bir karara imza attı. 
İstanbul’da ikamet eden bir aile, ilkokul 4. sınıf öğrencisi çocuklarının zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle 5 Ekim 2017’de İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuruda bulundu. Ancak İstanbul Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 11 Ekim 2017 tarihli kararla bu talebi reddetti. Aile de söz konusu başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açtı.
Dava, Danıştay 8. Dairesi tarafından 7 Kasım 2022 tarihinde karara bağlandı. Mahkeme, davayı reddetti. Kararda, Anayasa’nın 24. maddesi uyarınca Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olduğu vurgulandı.
Ailenin temyiz başvurusu üzerine dosya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşındı.
Kurul, oy çokluğuyla temyiz talebini reddetti. Kararda, Danıştay 8. Dairesi’nin verdiği ret kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edildi.

İşte o karar ;
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/845
Karar No : 2024/3451

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): ...'na velayeten ... ve ...
VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1-... Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ...

2- ... Valiliği
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU:Danıştay Sekizinci Dairesinin 07/11/2022 tarih ve E:2018/1294, K:2022/6313 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların ... İli ... İlçesi... İlkokulunda 4. sınıf öğrencisi olan çocuğunun zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem ile bu işleme dayanak gösterilen 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu kararında yer alan "... ilk ve orta öğretim kurumlarımızda öğrenim gören TC uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelemeleri kaydıyla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunlu olmadığı ..." şeklindeki ibarenin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 07/11/2022 tarih ve E:2018/1294, K:2022/6313 sayılı kararıyla;
Anayasa'nın 9., 11., 24., 42. ve 90. maddeleri, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 1 No'lu Protokol'ün 2. maddesinde yer alan kurallar aktarılarak,
Dosyanın incelenmesinden, davacılar tarafından, çocuklarının, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle başvuruda bulunulduğu, söz konusu başvurunun reddedilmesi üzerine başvurunun reddine ilişkin işlem ile işleme dayanak teşkil eden Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı kararına karşı bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı,
Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı kararında; azınlık okulları dışında kalan ilk ve ortaöğretim okullarında öğrenim gören T.C. uyruklu Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin; bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla, din kültürü ve ahlak bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığına, ancak bu derse girmek istedikleri takdirde velilerinden yazılı dilekçe getirmelerinin gerekli olduğuna karar verildiğinin görüldüğü,
Dolayısıyla, Hristiyanlık ve Musevilik dışındaki diğer dinlere mensup veya herhangi bir dine inanmayan öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi dersini okumalarının zorunlu olduğunun anlaşıldığı,
Davacılar tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09/10/2007 tarih ve Başvuru No:1448/04 sayılı Hasan ve Eylem Zengin kararı ile 16/09/2014 tarih ve Başvuru No:21163/11 sayılı Mansur Yalçın ve diğerleri kararlarına atıf yapılmış olup; din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredatının nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini taşımaması nedeniyle Hristiyanlık ve Musevilik dışındaki diğer dinlere mensup veya herhangi bir dine inanmayan öğrencilere de muafiyet tanınmasının istenildiği,
Yukarıda değinilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan, dersin içeriğinin düzeltilmesi yönündeki değerlendirmeler doğrultusunda, müfredat değişikliği yapılmış olup, bakılan uyuşmazlığın, bu müfredat değişikliği üzerine yeniden düzenlenen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğinin değiştirilmesi isteminden değil, doğrudan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulma isteminden kaynaklandığının görüldüğü, bu nedenle, hukuki irdelemenin bu çerçevede yapılması ve uyuşmazlığın normlar hiyerarşisi ilkesine göre Anayasa'ya göre çözümlenmesi gerektiği,
Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacıların çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu ... Valiliği işlemi ile Hristiyanlık ve Musevilik dışındaki diğer dinlere mensup veya herhangi bir dine inanmayan öğrencilere bu dersten muafiyet tanınmamasına ilişkin dava konusu Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davacılar tarafından, Anayasa'nın 24. maddesinde, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığının hüküm altına alındığı ve bunun dışındaki din eğitim ve öğretiminin ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olduğunun belirtildiği, muafiyet talep edilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin Anayasa'ya göre zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretiminin boyutlarını aştığı, ancak isteğe bağlı verilebilen din eğitimi ve öğretimi niteliğinde olduğu, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarihli kararında, Anayasa'nın 24. maddesinde yer alan, kişilerin dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacaklarına ilişkin düzenleme göz ardı edilerek Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla din kültürü ve ahlak bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığına karar verildiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09/10/2007 tarih ve Başvuru No:1448/04 sayılı Hasan ve Eylem Zengin kararı ile 16/09/2014 tarih ve Başvuru No:21163/11 sayılı Mansur Yalçın ve diğerleri kararlarında, nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini taşımayan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulmak isteyenler hakkında Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarihli kararı ile getirilen usulün uygun bir yöntem olmadığının belirtildiği, Anayasa Mahkemesinin 07/04/2022 tarih ve Başvuru No:2014/15345 sayılı kararında, bu dersi çocuklarına aldırmak istemeyen ebeveynler bakımından muafiyet, alternatif ders ya da derse kaydolma veya kaydolmama imkanı sunulması gerektiği vurgulanarak eğitim ve öğretimde ebeveynlerin dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verildiği, anılan kararda din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan müfredatının incelendiği ve hem dersin içerik bakımından öğretim sınırlarını aştığı hem de muafiyet imkanının yetersiz olduğunun belirtildiği, söz konusu kararda yapılan incelemenin bu davanın konusu olan dönemi de kapsadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI: Davalı idareler tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar, ... İli ... İlçesi ... İlkokulunda 4. sınıf öğrencisi olan çocuklarının zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle 05/10/2017 tarihinde başvuruda bulunmuştur.
Bu başvuru, 1739 sayılı Milli Eğitim temel Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca din kültürü ve ahlak öğretiminin ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 09/07/1990 tarih ve 1 sayılı kararıyla da, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Hristiyan ve Musevi dinlerine mensup öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulduğu, bu dinden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla din kültürü ve ahlak bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığı gerekçesiyle ... Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün ... tarih ve E... sayılı işlemi ile reddedilmiştir.
Bunun üzerine, söz konusu başvurunun reddine ilişkin işlem ile 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu kararında yer alan "... ilk ve orta öğretim kurumlarımızda öğrenim gören TC uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelemeleri kaydıyla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunlu olmadığı ..." şeklindeki ibarenin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın;
"Yargı yetkisi" başlıklı 9. maddesinde "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.",
"Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinin birinci fıkrasında "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.",
"Din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24. maddesinde "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.",
"Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinde; “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. …"
kuralları yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12. maddesinde "Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." kuralı yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık, davacıların, ilkokul 4. sınıf öğrencisi olan çocuklarının Anayasa'nın 24. maddesinde öngörülen zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemine ilişkindir.
Davacılar tarafından temyiz dilekçesinde Anayasa Mahkemesinin 28/07/2022 tarih ve 31906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 07/04/2022 tarih ve Başvuru No: 2014/15345 sayılı Hüseyin El ve Nazlı Şirin El Başvurusu kararında, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini çocuklarına aldırmak istemeyen ebeveynler bakımından muafiyet, dini eğitim ve öğretime alternatif ders imkanı ya da derse kaydolma veya olmama imkanı sunulması gerektiği vurgulanarak ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine karar verildiği ileri sürülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin anılan 07/04/2022 tarih ve Başvuru No:2014/15345 sayılı kararında;
"...
171. Yukarıda da değinildiği üzere Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesine göre "Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." Anayasa'da bu hüküm için bir istisna da öngörülmediğinden Türkiye'deki tüm ilk ve ortaöğretim kurumlarında din kültürü ve ahlâk öğretimi yapılması zorunludur. Bu anlamda zorunlu din kültürü ve ahlak öğretimi için muafiyet öngörülmemesi anayasal açıdan bir hak ihlaline sebebiyet vermeyecektir. Bununla birlikte daha önce de vurgulandığı üzere Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının "Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır." biçimindeki son cümlesinde din kültürü öğretimi dışında verilecek olan din eğitimi ve öğretiminin zorunlu olmayacağı ve ancak isteğe bağlı olarak verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
172. O hâlde mevcut başvuruda ele alınması gereken mesele, başvuruya konu olay tarihi itibarıyla uygulanan müfredata göre yürütülen ve başvurucunun kızının muafiyet talebi reddedilerek almak durumunda kaldığı DKAB dersinin Anayasa'ya göre zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretiminin boyutlarını aşarak ancak isteğe bağlı verilebilen din eğitimi ve öğretimi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini belirlemekten ibarettir. Başvurucunun kızının almak durumunda olduğu dersin Anayasa'ya göre zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretiminin boyutlarını aşmadığı sonucuna ulaşılırsa Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi gereğince daha ileri bir inceleme yapılmadan hak ihlali olmadığı sonucuna ulaşılacaktır. Ancak başvurucunun kızının almak durumunda olduğu dersin Anayasa'ya göre zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretiminin boyutlarını aştığı sonucuna ulaşılırsa bu defa da Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesinde yer alan "Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır." şeklindeki hüküm çerçevesinde bir inceleme yapılacak ve çocuklarına bu dersi aldırmak istemeyen ebeveynlerin isteklerine yer verecek alternatiflere ilişkin tedbirlerin olup olmadığı incelenecek ve buradan çıkacak sonuca göre hak ihlali olduğu/olmadığı tespiti yapılacaktır.
...
180. AİHM kararları ile Danıştayın önceki kararlarındaki değerlendirmeler de dikkate alınarak, TTK’nın 31/3/2005 tarihli ve 16 sayılı kararıyla kabul edilen ortaöğretim 9, 10, 11 ve 12. sınıflar DKAB dersi öğretim programı, 28/12/2006 tarihli ve 410 sayılı kararıyla kabul edilen ilköğretim 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar DKAB dersi öğretim programı ile bu programlara ilişkin değişiklikler getiren 30/12/2010 tarihli ve 328 ile 329 sayılı kararlarla düzenlenen ve 2011-2012 öğretim yılında uygulanmaya başlanan DKAB dersi programları ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Esasen 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemde yürürlükte bulunan DKAB müfredatı bakımından AİHM'in bu müfredatta öncelikli olarak İslam dinine ait bilgilere yer verildiği, ders müfredatında yapılan değişikliklerin bu dersin ana bileşenleri bakımından gerçek anlamda bir revizyon sonucu doğurmadığı, Danıştayın ülkemizde çoğulculuk anlayışı içinde nesnel bir şekilde DKAB öğretiminin verilmediği şeklindeki tespitlerinden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
181. DKAB dersi programlarında yapılan incelemede ilköğretim DKAB dersi (4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar) öğretim programında ders programlarının baskın bir şekilde ülkemizin kendine özgü tarihsel birikimi ve sosyolojik yapısı çerçevesinde İslam’ın Türk milletinin çoğunluğu tarafından uygulanan ve yorumlanan şekline ilişkin bilgilere odaklandığı, yalnızca İslam dinine ait ibadetlerin öğretildiği, müfredatın öğretimin ötesine geçerek eğitim içeriğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla 2018-2019 eğitim-öğretim yılına kadar olan dönemde bu dersin Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretimi içeriğine kavuşturulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
182. Başka bir ifadeyle 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemde yürürlükte bulunan müfredat çerçevesinde DKAB dersinin Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu olarak okutulması gereken din kültürü ve ahlâk öğretiminin sınırlarını aştığı, aynı fıkranın üçüncü cümlesi uyarınca kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlı olarak yapılması gereken din eğitim ve öğretimi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edilmemesi için, din eğitimi ve öğretimi niteliğindeki bu dersi çocuklarına aldırmak istemeyen ebeveynler bakımından muafiyet, dinî eğitim ve öğretime alternatif ders imkânı ya da anılan derse kaydolma veya olmama imkânı sağlamak gibi alternatiflere yer verilmesi gerekmektedir.
183. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemde Türk eğitim sisteminde -Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla muaf olabilmeleri şeklindeki uygulama dışında- mahiyeti itibarıyla din kültürü öğretimini aşacak düzeydeki din eğitim ve öğretimi seviyesine ulaştığı kabul edilen DKAB dersinden muafiyet imkânı ya da ebeveynlerin bu dersi çocuklarına aldırmama yönündeki isteklerine yer verecek bir alternatif bulunmamaktadır.
184. Sonuç olarak açıklanan gerekçelerle somut başvurudaki değerlendirmelerin konusu olan 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemdeki DKAB dersi müfredatı, içerik olarak dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü öğretimi kapsamında değil din kültürü öğretimini aşan, İslam dininin ve onun belirli bir yorumunun eğitim ve öğretimi kapsamında değerlendirilmiştir. Dolayısıyla anılan DKAB dersini kızının almasını istemeyen başvurucu için uygun alternatifler sunulmaması başvurucunun ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkını ihlal etmiştir.
...
186. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." gerekçesine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararı ve ilgili Anayasa hükümleri dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında yeniden bir değerlendirme yapılması gerekli görülmüştür.
Okullarda verilen din öğretiminin niteliği ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Din öğretiminin niteliği, o ülkenin anayasasındaki din eğitimi ile ilgili kanunlar, inanç coğrafyası, dinin tarihsel ve toplumsal önemi, o ülke insanının din eğitimi ile ilgili talep ve beklentileri gibi pek çok faktörle ilişkilidir. (YILDIZ İlhan, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi: Zorunlu Mu Kalmalı, Yoksa Seçmeli Mi Olmalı?, TUBAV Bilim Dergisi, Yıl:2009, Cilt:2, Sayı:2, S.246)
Bazı Avrupa ülkelerinde (örneğin Finlandiya, İsveç, Norveç ve Yunanistan) din dersinin zorunlu olduğu, ancak zorunluluk derecesinin ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği; bazı Avrupa ülkelerinde de (örneğin Avusturya, İngiltere, Danimarka, İrlanda) yine zorunlu olduğu ancak belli koşullarda öğrencilerin bu zorunluluktan muaf tutuldukları, bu ülkelerde öğrencilerin kısmen ya da tamamen yalnızca mensubu bulundukları dini inancın bilgilerini öğrendikleri, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, gibi bazı ülkelerde ise din dersinin seçmeli ders olarak okutulduğu; Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre gibi ülkelerde ise daha farklı seçmeli bir sistem uygulandığı; bu ülkelerin bazılarında da mezhebe dayalı bir din dersi verildiği görülmektedir. Bu ülkelerdeki müfredatlar ve uygulama biçimlerine bakıldığında ise okullarda verilen din dersinin içerik olarak temelde söz konusu ülkedeki yaygın ve baskın dini inanca yoğunlaştığı, baskın inanç hakkında ağırlıklı bilgiler içerdiği, örneğin Katolik nüfusun yoğun olduğu ülkelerde Ortadoksluk veya Protestanlığın, Protestan nüfuslu ülkelerde Katoliklik veya Ortadoksluğun, Ortadoks çoğunluğun bulunduğu ülkelerde ise Katolik veya Protestanlığın din dersinde ağırlıklı olarak okutulmadığı görülmektedir. (YILDIZ İlhan, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi: Zorunlu Mu Kalmalı, Yoksa Seçmeli Mi Olmalı?, TUBAV Bilim Dergisi, Yıl:2009, Cilt:2, Sayı:2, S.247)
Ülkemizde ise, Anayasa'nın 24. maddesinde din ve vicdan hürriyetinin düzenlenmesinin yanı sıra ilk ve ortaöğretim kurumlarında din kültürü ve ahlak öğretimi yapılmasının zorunlu olduğu, din kültürü ve ahlak öğretimi dışında verilecek olan din eğitimi ve öğretiminin ise zorunlu olamayacağı ve ancak isteğe bağlı olarak verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında da, kimsenin, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı düzenlenmiştir.
Tarihsel süreçte, dini duyguların zaman zaman yıkıcı oluşumlar tarafından istismar edilmeye çalışıldığı bilinmekte olup, Anayasa'nın 24. maddesinin kanunlaşma sürecinde Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin gerekçesinde, "... istismar ve suiistimali önlemek amacıyla, din ve ahlak eğitim ve öğretimi devlet denetimi ve gözetimi altına alınmıştır..." ifadesine yer verilmiştir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin okullarda devlet eliyle zorunlu ders olarak okutulması da bu amaca hizmet etmektedir.
Davacılar tarafından dersin içeriğinin nesnel ve çoğulcu olmadığı iddia edilmekte ise de; muafiyet başvurusunda bulundukları dönemde yürürlükte olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredatı incelendiğinde; müfredatın yalnız Türkiye’deki dini düşünce ve akımları içermekle yetinmediği, aynı zamanda diğer dinleri temel özellikleriyle tanıyarak mensuplarına hoşgörüyle yaklaşmayı da hedeflediği, bu kapsamda din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretim programında başta Yahudilik, Hıristiyanlık olmak üzere, Budizm, Hinduizm, Sihizm, Sintoizm, Taoizm gibi farklı dini inançlara ve kültürlere yer verildiği, söz konusu dinlerin öğretileri ile bağdaşmayan ve ana kaynaklarında yer almayan hiçbir ifadeye yer verilmediği, öteden beri toplumda kabul görmüş İslam anlayışına ağırlık verildiği ancak bunun hoşgörü içerisinde işlendiği, dersin herhangi bir dini veya mezhebi anlayışı empoze etme gibi bir amacının olmadığı, ülkemiz ve dünyadaki sosyolojik durumun da dikkate alınması suretiyle, öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi konusunda bilgilendirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacılarca, muafiyet taleplerinin reddedilmesinin, ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkını ihlal ettiği ileri sürüldüğünden, dava konusu işlemle ortaya çıkan anılan hakka yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu muafiyet başvurusunun reddine ilişkin işlem, davalı idare tarafından, din kültürü ve ahlak öğretimini ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu ders olarak öngören Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca tesis edilmiştir. Bu nedenle, ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu işlem, öngörülebilir ve belirli bir anayasal hüküm uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Anayasa, dini hizmetleri toplumsal bir ihtiyaç olarak görmekte ve devlete bu ihtiyaçların karşılanması yönünde yükümlülükler yüklemektedir. Anayasa'nın 24. maddesinde din eğitimi ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasına dair düzenleme de bunu göstermektedir. Anayasa'da ifadesini bulan laiklik ilkesi, bir yandan dinin devletin esaslarını belirlemesini engellemekte, diğer yandan da din eğitim ve öğretimi dâhil dini hizmetlerin devlet eliyle verilmesine imkân tanımaktadır. Dava konusu işlem, din kültürü ve ahlak öğretiminin devlet eliyle verilmesi amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle, davacıların çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddedilmesi suretiyle ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu işlem ile ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Anayasa'nın 24. maddesinin kanunlaşma sürecinde Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin gerekçesinde de ifade edildiği üzere, dinin ve dini duyguların istismar edilmesini önlemek amacıyla, din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin denetimi ve gözetimi altına alınmıştır. Bu nedenle, ülkemizin de zaman zaman karşı karşıya kaldığı demokratik anayasal düzeni tehdit eden ve dini duyguları istismar etmeye çalışan yıkıcı oluşumlara yönelik olarak getirilen tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Din kültürü ve ahlak öğretimi kapsamında yer alan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde verilen öğretim ebeveynlerin kendi dinî veya felsefi inançlarına saygılı olmadığı yönündeki öznel algılamaları ile otomatik olarak ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkını ihlal etmez. Anılan derslerde kişilerin dinî veya felsefi inançlarına karşıt düşüncelerin öğretimi de mümkündür. Ayrıca zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde, toplumu oluşturan bireylerin çoğunluğunun ihtiyaçları dikkate alınarak ülkemizin kendine özgü tarihsel birikimi ve sosyolojik yapısı çerçevesinde çoğunluğun dinine ilişkin bilgilere diğer dinlere ve felsefi inançlara nazaran daha fazla yer verilebilir. (AYM Kararı, Başvuru No:2014/15345, T:07/04/2022) Çoğunluğun dini olan İslam dinine ilişkin bilgilere diğer dinlere ve felsefi inançlara nazaran daha fazla yer verilmesi, inanan veya inanmayan herkes tarafından bu dinin esaslarının doğru bir şekilde bilinmesinin sağlanması suretiyle dini duyguların istismar edilmesinin önlenmesi amacına uygun olduğu gibi bu durum bu derslerde din kültürü öğretimini aşacak düzeyde din eğitimi verildiği anlamına da gelmez. Bu nedenle, davacıların çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddedilmesi suretiyle ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Anayasa'nın 24. maddesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacıların çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu ... Valiliği işleminde ve eksik düzenleme iddiasıyla dava konusu edilen Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin reddine,
2.Davanın reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 07/11/2022 tarih ve E:2018/1294, K:2022/6313 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 19/12/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "VI. Din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24. maddesinde,
"Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz." hükmü yer almıştır.
Anayasa'nın 90. maddesinde ise, "...Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." kuralı yer almaktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12. maddesinde de, "Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan Anayasal ve yasal düzenlemelerden anlaşıldığı üzere; din ve ahlak eğitim ve öğretiminin Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılacağı, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı, bunun dışındaki din eğitim ve öğretiminin ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de yasal temsilcilerinin isteğine bağlı olduğu görülmektedir.
Burada, din ve ahlak eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasının nedeni, maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bu konudaki eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemektir. Dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla din kültürü ve ahlak öğretimi dersleri ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına alınmıştır. Din eğitimi yerine "din kültürü" dersinden söz edilmesi de bu amacı açıkça ortaya koymaktadır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de yasal temsilcisinin iznine bağlı tutulmuştur.
Buna göre, uyuşmazlığın çözümü için; ülkemizde verilen din kültürü ve ahlak öğretiminin Anayasa'da zorunlu tutulduğu şekliyle dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacına hizmet edip etmediği ile yapılan müfredat değişikliğinin nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini taşıyıp taşımadığının ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların, çocuklarının zorunlu din dersi eğitiminden muaf tutulması istemiyle davalı idareye başvurduğu; bu başvurunun 1739 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca din kültürü ve ahlak öğretiminin ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı; Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığının 09/07/1990 tarih ve 1 sayılı kararıyla da, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulduğu; bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla din kültürü ve ahlak bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığı yönündeki gerekçeleriyle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 04/11/1950 tarihinde imzalanmış ve 03/09/1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 04/11/1950 tarihinde imzalanmış ve 19/03/1954 tarih ve 8662 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "10.3.1954 tarih ve 6366 sayılı İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve Buna Ek Protokolün Tasdiki Hakkında Kanun"un çıkarılması üzerine bağlayıcı hale gelmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü" başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir."; 2. fıkrasında da, "Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir." hükümleri yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 No'lu Protokolü'nün 11 No'lu Protokol ile değiştirilen "Eğitim hakkı" başlıklı 2. maddesine, Türkiye tarafından 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu gerekçe gösterilerek çekince konulmuş ise de; 1 No'lu Protokolün "Eğitim Hakkı" başlıklı 2. maddesinde, "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09/10/2007 tarih ve Başvuru No:1448/04 sayılı Hasan ve Eylem Zengin kararında; başvuranların din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden muaf tutulması talepleri başvuru tarihindeki müfredat programının dini inançlarını yansıtmadığı iddiasına yönelik olduğundan, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı 4., 5., 6., 7. ve 8. sınıflarda okutulan "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersine ilişkin beş ders kitabının içerikleri incelenmiş, anılan Mahkemece, söz konusu müfredatın incelemesi sonucunda, Türkiye'de hakim olan dinsel çeşitliliğin, "din kültürü ve ahlak bilgisi" derslerinde dikkate alınmadığı, "din kültürü ve ahlak bilgisi" konusunda verilen eğitimin, nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini karşıladığının ve başvuranların özel durumunda Eylem Zengin'in Alevi inancına mensup babasının, ders programında eksik olduğu açıkça görülen dini ve felsefi kanaatlerine saygı gösterdiğinin söylenemeyeceği değerlendirmesi yapılmıştır.
Öte yandan, yine aynı kararda "ailelerin inançlarına saygı gösterilmesinin sağlanması için uygun araçlar bulunup bulunmadığı" hususu da irdelenmiş olup; bu bağlamda, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 09/07/1990 tarihli kararıyla (iş bu dava konusu olan karar) zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafiyet seçeneğinin ortaya çıktığı, bu karara göre, sadece "T.C. uyruklu Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup" öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını beyan etmeleri kaydıyla muafiyet imkanına sahip olacağı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. maddesine göre "kimsenin dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı" dikkate alındığında; Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun kararıyla, T.C. uyruklu yalnız iki kategorideki öğrenciye; bir başka deyişle ailesi Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup olanlara muafiyet olasılığının sağlandığı, bu durumun, din derslerinin içeriğinin, bu iki sınıfa mensup öğrencileri, okulun verdiği din eğitimiyle ebeveynlerin dini ve felsefi inançları arasında çatısmayla karşı karşıya bırakılabileceği, "sonuç olarak, muafiyet usulünün uygun bir yöntem olmadığı ve din derslerinde öğretilenin çocukların üzerinde okul ile kendi değerleri arasında bağlılık çatışmasına yol açabileceğini haklı olarak düşünebilecek ebeveynlere yeterince koruma sağlamadığı, bu durumda özellikle Sünni İslam’dan farklı din veya felsefi inanışlara sahip ebeveynlerin çocukları için uygun bir seçim yapma imkanının öngörülmediği, din dersinden muafiyet işleminin, farklı dini veya felsefi inanışlara sahip aileleri ağır bir yük altına sokabilmekte ve onları, çocuklarının din dersinden muaf tutulmaları için dini ya da felsefi inançlarını ifşa etmeye mecbur kılmakta olduğu" belirtilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16/09/2014 tarih ve Başvuru No:21163/11 sayılı Mansur Yalçın ve diğerleri kararında ise; başvuranların ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulması öngörülen "din kültürü ve ahlak bilgisi" derslerinde Alevi İslam inancı, felsefesi ve kültürü ile ilgili bilgilere de yer verilmesi istemlerine ilişkin olarak, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı ders kitapları ile dosyada bulunan bilirkişi raporları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 09/10/2007 tarih ve Başvuru No:1448/04 sayılı Hasan ve Eylem Zengin kararı bir arada değerlendirilerek ve Sözleşme'ye Ek 1 No'lu Protokol'ün 2. maddesinin genel anlamıyla yorumlanmasına ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kendi içtihadından kaynaklanan temel ilkelere atıfta bulunarak; 2011-2012 yıllarında zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine ilişkin müfredatta ve ders kitaplarında yapılan önemli değişikliklere rağmen, Taraf Devletin eğitim sisteminin öğrenci velilerinin inançlarına saygı duyulmasını sağlayacak yeterli donanıma sahip hale getirilmediği, özellikle de Sünni İslam dışında bir dini ya da felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarına yönelik uygun bir seçme olasılığı öngörülmemiş olduğu ve fazlasıyla sınırlanmış olan muafiyet usulünün ise; söz konusu ebeveynlerin üzerine ağır bir yük yüklediği ve çocuklarının din derslerinden muaf tutulabilmesi için dini ya da felsefi inançlarını ifşa etmeye zorlandığı ifade edilmiştir.
Son olarak, Anayasa Mahkemesinin Hüseyin El ve Nazlı Şirin El başvurusu üzerine verdiği 07/04/2022 tarih ve Başvuru No:2014/15345 sayılı kararında, "... 180. AİHM kararları ile Danıştayın önceki kararlarındaki değerlendirmeler de dikkate alınarak, TTK’nın 31/3/2005 tarihli ve 16 sayılı kararıyla kabul edilen ortaöğretim 9, 10, 11 ve 12. sınıflar DKAB dersi öğretim programı, 28/12/2006 tarihli ve 410 sayılı kararıyla kabul edilen ilköğretim 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar DKAB dersi öğretim programı ile bu programlara ilişkin değişiklikler getiren 30/12/2010 tarihli ve 328 ile 329 sayılı kararlarla düzenlenen ve 2011-2012 öğretim yılında uygulanmaya başlanan DKAB dersi programları ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Esasen 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemde yürürlükte bulunan DKAB müfredatı bakımından AİHM'in bu müfredatta öncelikli olarak İslam dinine ait bilgilere yer verildiği, ders müfredatında yapılan değişikliklerin bu dersin ana bileşenleri bakımından gerçek anlamda bir revizyon sonucu doğurmadığı, Danıştayın ülkemizde çoğulculuk anlayışı içinde nesnel bir şekilde DKAB öğretiminin verilmediği şeklindeki tespitlerinden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
181. DKAB dersi programlarında yapılan incelemede ilköğretim DKAB dersi (4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar) öğretim programında ders programlarının baskın bir şekilde ülkemizin kendine özgü tarihsel birikimi ve sosyolojik yapısı çerçevesinde İslam’ın Türk milletinin çoğunluğu tarafından uygulanan ve yorumlanan şekline ilişkin bilgilere odaklandığı, yalnızca İslam dinine ait ibadetlerin öğretildiği, müfredatın öğretimin ötesine geçerek eğitim içeriğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla 2018-2019 eğitim-öğretim yılına kadar olan dönemde bu dersin Anayasa'nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü ve ahlak öğretimi içeriğine kavuşturulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
...
184. Sonuç olarak açıklanan gerekçelerle somut başvurudaki değerlendirmelerin konusu olan 2018-2019 eğitim ve öğretim yılına kadar olan dönemdeki DKAB dersi müfredatı, içerik olarak dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek amacıyla zorunlu olması öngörülen din kültürü öğretimi kapsamında değil din kültürü öğretimini aşan, İslam dininin ve onun belirli bir yorumunun eğitim ve öğretimi kapsamında değerlendirilmiştir. Dolayısıyla anılan DKAB dersini kızının almasını istemeyen başvurucu için uygun alternatifler sunulmaması başvurucunun ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dini ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkını ihlal etmiştir." gerekçesiyle Anayasa’nın 24. maddesinin 4. fıkrasında güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında, Anayasa'nın 24. maddesi ve 1739 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak, ülkemizde okutulan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin müfredatının nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini taşımadığı ve bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları sonrası yapılan müfredat değişikliği ile bu eksikliğin yeterince giderilemediği Anayasa Mahkemesince de ortaya konulmuş durumdadır.
Ayrıca, "kimsenin dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı" Anayasal bir kural iken, dava konusu Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu kararıyla sadece "TC uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensupTC uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup" öğrencilerin "bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelemeleri kaydıyla" muafiyet imkanına sahip olacağı düzenlemesi uygulamaya konularak, Anayasa'ya aykırı olarak dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlandığı, getirilen muafiyet usulünün uygun bir yöntem olmadığı, ebeveynlere yeterince koruma sağlamadığı, özellikle Sünni İslam'dan farklı din veya felsefi inançlara sahip ebeveynlerin çocukları için uygun bir seçim yapma imkanının öngörülmediği, farklı dini veya felsefi inanışlara sahip ailelerin ağır bir yük altında bırakıldığı ve onları, çocuklarının din dersinden muaf tutulmaları için dini ya da felsefi inançlarını ifşa etmeye mecbur bıraktığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve Anayasa Mahkemesi'nin ihlâlin varlığını tespit ettiği benzer uyuşmazlıklar açısından yargı mercilerinin görmekte oldukları davalarda, mevcut ihlâlin sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar verilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Yargı merciinin benzer uyuşmazlıklar açısından Anayasa Mahkemesince tespit edilmiş ihlâlin varlığını bildiği hâlde ihlâlin sonuçlarını giderecek şekilde karar vermemesi, devam eden ihlâli görmezden gelmesi anlamına gelecektir ki hukuk devleti ilkesinin Anayasal bir kural olduğu ülkemizde böyle bir durumu kabul etmek mümkün değildir.
Bu itibarla, davacılar tarafından, çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem ile bu işleme dayanak gösterilen 07/09/1990 tarih ve 1 sayılı Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu kararında yer alan "... ilk ve orta öğretim kurumlarımızda öğrenim gören TC uyruklu Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin bu dinlerden birine mensup olduklarını belgelemeleri kaydıyla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girmelerinin zorunlu olmadığı ..." şeklindeki ibarede yukarıda belirlilen gerekçelerle hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.