
İnsan yaşamı için gereken her kuralın yer aldığı Müslümanların kutsal kitabına uyanların ömrünün ve ölümden sonrasının dahi hayırla, huzurla geçireceği apaçık olarak ortadadır.
Herkese her meslek sahibine olduğu gibi Kuran-ı Kerim vasıtasıyla Allah-u Teala avukatlara, savunmaya, müdafiye her ne isimle bilirseniz bilin hukukun en önemli saç ayaklarından biri olan geniş bir kitleye de uyarıda bulunmuştur. Bu uyarı içinde Avukatlar, savcılar ve hakimler yer almaktadır.
Gelmiş, geçmiş gelecek en büyük avukat olarak kabul edilen, ABD Yüksek Mahkemesinin dahi Hz. Muhammed'i (aleyhisselam) bilinen 18 hukuk alimleri arasındaki en önemli kişilerden daha büyük bir hukukçu, daha önemli bir avukat olduğuna karar verdiği de bilinmektedir..
Her na kadar Allah-u Teala, kendi hükümleri dışında hüküm verilmesini insanlardan men etse de yine de insanlar kendileri tarafından uydurulan, sürekli değişime uğrayan, sürekli yenilenen adına kanun denilen hükümlerle karar vermektedir.
Tanzimat dönemine kadar bugünkü anlamda bir avukatlık sisteminin olmadığı tarihimizde esas alınan Kurani hükümler idi. Adalet, bu nedenle bu topraklar üzerinde asırlarca insanların huzurla yaşamasına neden olmuştur. Hatta, yukarıda en mükemmel avukat olarak tanınan Hazreti Muhammed aleyhisselamın kararları verirken mutlak surette Allah'ın hükümlerine göre karar verdiği bilinmektedir. Bunun en büyük kanıtı da, Allah (cc) tarafından verilen şu emre dikkat etmemiz gerekecektir. Allah c.c peygamberine dolayısıyla insanlara vahyettiği emrinde “Biz sana Kitabı hakikat olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma” (Nisa/105) lkesini dille hainlerin savunucusu olmamasını emretmiştir.
Hatta bunun ardından gönderilen emirlerde
Nisa/107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez.
Nisa/108. Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.
Nisa/109. Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki, kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?
Hud/113. "Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz." diyerek hem peygamber hem de kıyamete kadar tüm insanlara haksızlıkların, zalimlerin, hainlerin, dolandırıcıların, katillerin, hırsızların, zinakarların, zulme alet olanın, taraftarı olanı hatta az bir meyil gösterenleri, insanları aldatanların kısaca Allah'ın razı olmayacağı işleri yapanların savunuculuğunun yapılmamasını kesin bir emirle men etmiştir.
Bir kez daha ayete bakacak olursak, "Sakın hainlerin savunucusu olma” artık avukatlara, savcılara yapılmış kesin bir emirdir.Bu emre aykırı hareket etmek hem savunmayı yapanların helakına sebep olacağını, hem de toplumun da musibetlere uğratılacağını kaynak olacağını göstermektedir.
Zaman zaman bilhassa avukatlık mesleğinde olanlar arasında sık sık "avukatlık mesleğinin caiz olup olmadığı" konusunda araştırmalar yapıldığı bilinmektedir. Araştırmalarda sıkça karşımıza çıkan bu soru inanıyoruz ki, bu ayetleri duyanlar arasında olmaktadır. Kalplerinde Allah korkusunun yer aldığı yargının hangi basamağında çalışırsa çalışsın, yani hakim, savcı ve avukat mesleğinde olan biri terddüt içinde kalarak, yaptığı mesleğin içerisinde derin düşüncelere dalmaktadır. Bundan rahatsız olmaktadır. Hatta, bu nedenle avukat olup bu mesleği ifa etmeyenlerin sayısı da bir hayli fazladır.
Hazır konu buraya gelmişken şunu net olarak söyleyebiliriz ki, avukatlık İslam dininde caiz olan bir meslektir. Öyle olmasaydı alemlerin sultanı kıymetli peygamberimizin bir avukat olduğunu söylemeyecektik.
Pekala, avukatlık hangi safhada caizdir.Bu sorunun cevabı "Avukatlık, husumetlerde başkasının yerine vekaleten temsil etmek, yargı önünde bir hakkı elde etmek veya bir zulmü bertaraf etmek için temsil ve savunma eylemidir" tanımında yer almaktadır. Din alimleri avukatlık mesleğinin"Eğer avukat Allah’tan korkuyorsa, müvekkiline yalan ve batıl ile yardım etmiyorsa bu mesleğin sakıncası yoktur." diyerek caizliğini net olarak ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, yukarıda da yer verdiğimiz Hud süresi 113'e dayanarak "Avukata vacip olan şey: Hak sahibini savunmasıdır, ancak zalim olan kimse veya her hangi bir hak sahibi olmayan kimseye batıl üzerine yardım etmek caiz değildir." uyarısında bulunmaktadır.
Hatta, caiz olmayan avukatlığın yapılması halinde insanın kendini her zaman huzursuz, hüsran içinde bulacağını, kazancından hayır görmeyeceğini belirten din alimleri "Avukatlığın haram olduğu durum haksız olanların, yalancıların, müfterilerin, zalimlerin, olmayan bir hakkın varmış gibi savunulmasını isteyenlerin vekaletini almaktan imtina etmeleri gerekir Müslümana vacip olan şey kardeşi bir harama düşeceği zaman ona nasihat etmesidir ve ona vekalet etmemesidir. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle demiştir: “ Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”
En doğrusunu bilen Allah’tır.,
Sosyal Bağlantılar