Konya Karatay ilçesinde bir mahalle mahallede de bir sokak var. Hamzaoğlu mahallesi. "MelekHiçHanım Sokak.."
Konya'ya yaptığım gezilerden ikincisinde tesadüfen geçerken sokak tabelalarında rast geldiğim mahalle ismine takılmıştım.Hamzaoğlu mahallesi.
Ben de, Hamzaoğlu köyünden biri olarak nereden nereye diye içimden geçirmiştim.
İstanbul'a yerleşmeden önce babamın bağlı olduğu Hamzaoğlu köyü Kastamonu Taşköprü'ye bağlı. Bugün o da bir mahalle.. Yani Hamzaoğlu Mahallesi.
Konya'da bir mahalle.. O da bir mahalle ve aynı isimde..
Öylesine içimde bir sıcaklık belirmiş. Bu ismin nerden geldiğini araştırırken sokak ismi olarak "Melek Hiç Hanım" sokak adı dikkatimi çekti.
Bir yanda Hamzaoğlu bir yanda Melek Hiç..
Hamzaoğlu'nu bırakıp Melek Hiç adını araştırırken şiir dünyasına uzanan bir yolun içinde düştüm.
"Bir kızıl goncaya benzer dudağın ,
Açılan tek gülüsün sen bu bağın"
Bu cümle bilhassa yaşı geçkin olanlar bilirler. Türk Sanat Müziğinin eşsiz eserlerinden biridir.
Şarkıya bizi götüren is Melek Hiç hanımefendinin kendisidir.
Efendim, Kastamonu'dan Konya'ya Konya'dan Melek Hiç hanımefendiye ve oradan bir "kızıl goncaya" olan çağrışım pek doğrusal olmasa da meğer Melek Hiç'te İstanbul saraylarına uzanan hikayeye sahip bir hanımefendi imiş.
İstanbul'dan Konya'ya gelen ben. Kastamonu'ya uzanan düşüncem ve ortak nokta İstanbul.
Ve şiirler
Kastamonu nere, Konya nere, İstanbul ve bu üçgende şiir ile hemhal olmuş duygular.
Duygularında "dudaktan kalbe" verdiği etkiler bu şiirin dolayısıyla şarkının içinde gizli.
Kastamonu nere, Konya nere, İstanbul ve bu üçgende şiir ile hemhal olmuş duygular.
Duygularında "dudaktan kalbe" verdiği etkiler bu şiirin dolayısıyla şarkının içinde gizli.
Bestekar Amir Ateş ile bugüne kadar herkesin diline düşen şarkının sözleri Melek Hiç hanımın kaleminden dökülmüş.
Şarkıyı hatırlayalım.
"Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kim bilir hangi gönüldür durağın
Her gören göğsüme taksam seni der
"Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kim bilir hangi gönüldür durağın
Her gören göğsüme taksam seni der
Kimi billur bakışından söz eder
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kim bilir hangi gönüldür durağın"
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kim bilir hangi gönüldür durağın"
Şarkının ilham kaynağının Hazreti Muhammed (sav) olduğunu ifade eden bestekar Amir Ateş ..
Ateş'in ifadesiyle "Bu şarkı Resulullah Efendimize ithaftır. Melek Hiç Hanım, şiirlerinde O’na olan aşkını, sevdasını, ona olan minnet ve şükranını dile getiren sözler yazardı. O başkasına değil, Ya Yüce Mevla’ya, ya da Resulullah Efendimize ya da Mevlana'ya yazardı."
Bu şarkının Hazreti Muhammed aleyhisselam için yazıldığı ifade edilse de tabi, doğru olanı Melek Hiç hanımefendi bilebilirdi.
Ne var ki, farklı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, bu sözler Mevlana için de olabilirdi ki yakın ihtimal...
Bir rivayete göre de, evlat edindiği annesi babası olmayan bir bebek için yazdığı..
Ve yahut
Babasının yetim çocuklar yararına yapılan bir toplantıya iştiraki sırasında, babasıyla gittiği toplantının yapılacağı evde karşılaştığı küçük bir bebeği uyutmak isterken, bebeğin güzelliğinden etkilenip bu dizeleri diktiği de bazı kaynaklarda yer alır.
Ateş'in ifadesiyle "Bu şarkı Resulullah Efendimize ithaftır. Melek Hiç Hanım, şiirlerinde O’na olan aşkını, sevdasını, ona olan minnet ve şükranını dile getiren sözler yazardı. O başkasına değil, Ya Yüce Mevla’ya, ya da Resulullah Efendimize ya da Mevlana'ya yazardı."
Bu şarkının Hazreti Muhammed aleyhisselam için yazıldığı ifade edilse de tabi, doğru olanı Melek Hiç hanımefendi bilebilirdi.
Ne var ki, farklı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, bu sözler Mevlana için de olabilirdi ki yakın ihtimal...
Bir rivayete göre de, evlat edindiği annesi babası olmayan bir bebek için yazdığı..
Ve yahut
Babasının yetim çocuklar yararına yapılan bir toplantıya iştiraki sırasında, babasıyla gittiği toplantının yapılacağı evde karşılaştığı küçük bir bebeği uyutmak isterken, bebeğin güzelliğinden etkilenip bu dizeleri diktiği de bazı kaynaklarda yer alır.
Neden İstanbul, Neden Konya derseniz..
Onu da ifade edelim.
İstanbul’da1893 yılında mülkiye kaymakamlarından Halit Bey’in kızı olarak dünyaya gelip Osmanlı sarayına Sultan Reşad'ın mabeyn müdürü olarak görev yapan Ahmet Recai Bey'in eşi olan Melek Hanımefendi evliliğinin son bulmasını müteakiben, oğlu Harun Bayer'in Karayolları Bölge Müdürlüğüne tayin edilmesi üzerine Konya’ya yerleşmiş. 6 Ocak 1964 günü vefat ettiğini öğrendiğimiz hanımefendi vasiyeti gereği Hazreti Mevlâna Türbesi yakınında Üçler Kabristanı’nda toprağa verilmiş.. ( Mezarı tam olarak nerede bilinmiyormuş. Konya'da yol genişletme çalışmaları sırasında kayıp mezarlar arasında olabileceği de ifade ediliyor)
Onu da ifade edelim.
İstanbul’da1893 yılında mülkiye kaymakamlarından Halit Bey’in kızı olarak dünyaya gelip Osmanlı sarayına Sultan Reşad'ın mabeyn müdürü olarak görev yapan Ahmet Recai Bey'in eşi olan Melek Hanımefendi evliliğinin son bulmasını müteakiben, oğlu Harun Bayer'in Karayolları Bölge Müdürlüğüne tayin edilmesi üzerine Konya’ya yerleşmiş. 6 Ocak 1964 günü vefat ettiğini öğrendiğimiz hanımefendi vasiyeti gereği Hazreti Mevlâna Türbesi yakınında Üçler Kabristanı’nda toprağa verilmiş.. ( Mezarı tam olarak nerede bilinmiyormuş. Konya'da yol genişletme çalışmaları sırasında kayıp mezarlar arasında olabileceği de ifade ediliyor)
Neden Mevlana..
Karatay ilçesi Konya merkezde..
Merkezde en meşhur ne var. ?
Mevlana hazretlerinin türbesi.
Melek hanım Konya'da kaldığı sürece Mevlana hakkında bilgilere ulaşır.
Ve ona da hayran olur.
Mevlana’ya duyduğu aşkı, bağlığı anlatan şiirler kaleme almış ve bunları ‘Mevlana Aşkı’ adlı kitabında yayınlamış
Sebep her neyse...
Karatay ilçesi Konya merkezde..
Merkezde en meşhur ne var. ?
Mevlana hazretlerinin türbesi.
Melek hanım Konya'da kaldığı sürece Mevlana hakkında bilgilere ulaşır.
Ve ona da hayran olur.
Mevlana’ya duyduğu aşkı, bağlığı anlatan şiirler kaleme almış ve bunları ‘Mevlana Aşkı’ adlı kitabında yayınlamış
Sebep her neyse...
Osmanlı sarayının gelini Melek Hiç, kime hangi duygularla yazmışsa da iyi ki yazmış diyoruz. Seven insanın tüm duygularını dile getiren bu sözler bizce de yerini bulmuş olsa gerek.
Gelelim, bestesinin nasıl yapıldığına onu da Amir Ateş, verdiği bir röportajda şu şekilde dile getirmiş.
"Çok yakın bir ailenin yanında Kadıköy’de kalıyordum. Akşamları evime geldiğimde yemeğimi yer, çayımı, kahvemi içer, namazımı kılar ve bitişikteki daireme geçerdim. Yine bir akşam, yemek hazırlığı yapılırken, evin 7-8 yaşındaki oğlu Mehmet ile oyun oynuyordum. Işılar söndü, Mehmet korkmasın diye kucağıma aldım ve pencerenin yanına götürdüm. Yoldan geçen arabaları, yolu göstererek oyalıyordum “Mehmet bak” falan derken hemen yan tarafta bir piyano vardı. Çocuk ağlamasın diye piyanonun başına gittim ve “dım, dım, dım” diye çaldım. O zaman hemen Mehmet’in hali gözümün önünde o güfte ile özdeşleşiverdi. Anlayacağınız Mehmet “Bir kızıl goncaya benzer dudağın” şarkısını bestelememe vesile oldu. "
Gelelim, bestesinin nasıl yapıldığına onu da Amir Ateş, verdiği bir röportajda şu şekilde dile getirmiş.
"Çok yakın bir ailenin yanında Kadıköy’de kalıyordum. Akşamları evime geldiğimde yemeğimi yer, çayımı, kahvemi içer, namazımı kılar ve bitişikteki daireme geçerdim. Yine bir akşam, yemek hazırlığı yapılırken, evin 7-8 yaşındaki oğlu Mehmet ile oyun oynuyordum. Işılar söndü, Mehmet korkmasın diye kucağıma aldım ve pencerenin yanına götürdüm. Yoldan geçen arabaları, yolu göstererek oyalıyordum “Mehmet bak” falan derken hemen yan tarafta bir piyano vardı. Çocuk ağlamasın diye piyanonun başına gittim ve “dım, dım, dım” diye çaldım. O zaman hemen Mehmet’in hali gözümün önünde o güfte ile özdeşleşiverdi. Anlayacağınız Mehmet “Bir kızıl goncaya benzer dudağın” şarkısını bestelememe vesile oldu. "
Derleme Erol Kara - @Bizdenoku
Sosyal Bağlantılar