Sitemizde aramak istediğiniz konuyu

BizdenOku - Doğru Bilgi

Kısas Hukuku Uygulanamaz mı

Geçtiğimiz günlerde bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı basına yaptığı açıklamada Kısas Hukukundan söz etti. Kısas Hukukunun getirilmesinin elzem olduğunu vurgulayan siyasetçi "Yaşam hakkı en temel insan haklarındandır. Devletin görevi bu hakkı her koşulda korumak olmalıdır. Devlet tüm aygıtlarıyla bu hakkın korunmasına yönelik her türlü tedbiri alır. Bu bakımdan ceza hukuku, toplumun huzur ve barış içinde bir arada yaşamasını sağlama işlevi görür. Ancak son zamanlarda düzenlenen yargı reformları kapsamında infaz hukukunda yapılan değişiklikler ile kasten yaralama, öldürme, taciz, tecavüz vb. belli koşullara bağlı olarak affı ancak hak sahibi tarafından mümkün olan suçların cezasız kalmasına mahal verilmiştir. Bu tavır adeta bir cezasızlık politikasına dönüşmüştür. Bu politika ile uyuyan hücreler uyandırılmış, toplum içinde suça meyilli bireylere suç işlemeleri hususunda motivasyon sağlanmıştır.  Türkiye toplumu yakın zamanda gasp, öldürme, yaralama gibi toplumda vehamet uyandıran suçların gün geçtikçe sıradanlaşması tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. .... Bu bağlamda kasten öldürme, yaralama gibi vatandaşın doğrudan mağduru olduğu suçlarda "Kısas Hukukunun" geniş ve detaylı şekilde kamuoyunun tartışmasına açılması gerektiğini ayrıca belirtmek isteriz.'' dedi. ( Kaynak)

Kısas nedir?
Kelime anlamı "eşitlik", "denklik", "bir fiile aynı şekilde karşılık verme" olan kısas, bir ceza hukuku terimi olarak kasten öldürme, yaralama ve sakat bırakma durumunda suç teşkil eden fiile denk bir ceza verilmesini ifade eder. Kısas cezası "cana can, göze göz, dişe diş" şeklinde formüle edilmiştir
İslam'da Kısas 
Hukukta kısas, kasten işlenen adam öldürme veya müessir fiil (yaralama) suçunun fâilinin işlediği fiil cinsinden ve ona denk bir ceza ile cezalandırılmasını, fıkıhtaki teknik kullanımıyla kasten öldürdüğü kişiye karşılık fâilin öldürülmesini, kasten işlediği müessir fiil sonucu mağdurda bedenî-fizikî zarar meydana getiren kimsenin benzeri şekilde cezalandırılmasını ifade eder.
Kısas, İslâm hukukunda suçların ve cezaların kanunîliği ilkesi ve suçun hukukî konusu esas alınarak yapılan had, cinayet ve ta‘zîr şeklindeki üçlü tasnifte, Allah (kamu) hakkı bulunmakla birlikte şahsî hakkın ağır olarak ihlâl edildiği öldürmeyaralama suçlarına öngörülen müeyyideler kapsamında yer alır. (Kaynak
Kısas Hukuku laik cumhuriyet ilkeleri altında bulunan ülkemizde şimdilik kaydını öne koyarak imkansız görünmektedir. Peki, ülkemizde kısas hukuku uygulanamaz mı ? Şimdilik dediğimiz kavram ileride Anayasal değişiklik sonrası hukuk sistemimize yerleşir mi ?
FETÖ olayları sonrası uzun süre gündeme düşen, çocuk tecavüzleri sonrası sürekli konuşulan idamın getirilmemiş olması da bu yöndeki düşüncemizi de doğrulamaktadır. Çünkü, her ne kadar idam talebi öne çıksa da herkesin içindeki "yarın bana da olursa" endişesi taşımaktadır.
Hatay'da bir öğretmenin küçük yaştaki çocuklara tecavüz etmesi ve pazarlaması sonrası salıverilmesi son haftanın en çok konuşulan iğrenç ve adaletsiz bir kararın yankıları olmuştur. 
"Evet; bu ülkede kadınlara ve çocuklara yönelik işlenen suçlarda yargının verdiği skandal kararlara her gün bir yenisi ekleniyor. Cezaların türlü gerekçelerle indirime uğratıldığını ve hatta “suç” bile görülmemesi nedeniyle beraatların havada uçuştuğunu görüyoruz. Böyle bir toplumda “adalet” duygusu sakatlanmış, örselenmiş, zemini kaydırılmış bir duygu olarak yaşanıyor." diyen hukukçular olduğu gibi bununla birlikte covid bahanesi ile yüzbinlerce mahkumun salıverilmesi, beş yıldan az kalanların örtülü af olarak serbest kalmasına karar verilmesi, 21 bin mahkumun dönme dönmeme çelişkisi içerisinde tereddüt bir düşünceye yer vermesi, suç işleyenlerin aramızda rahatça dolaştığını göstermektedir.
Bununla birlikte çocuk suçlarında %30 civarında artış, silahlanmanın her geçen gün artması ve Türk toplum kültürüne her yönüyle yabancı olan mültecilerin ( Suriye, Irak, Afgan, Azeri, Türkistan, Ukrayna, Trakya vs ) ikinci bir tehdit oluşturması toplumun huzurun diplere indirmektedir. 
Yargısına güvenilmeyen, şiddeti önlemek için somut adım atmayan, hatta yöneticilerinin her açıklamasıyla istismarcıları ve şiddet uygulayanları koruduğu inancını pekiştiren bir devletin vatandaşlarının giderek belirli yasalar çıkartarak düşmanlığa sevk edilmesi de toplum huzurunu baltalayan bir başka etkendir. Bunların birinci ve en önemisi doktor hasta arasında, bir diğeri esnaf müşteri ilişkisinde, diğeri ev sahibi kiracı arasında oluşan tavşan kaç tazı tut tarzı bir gerginliğin oluşması giderek kin ve nefret bağlamında şiddetin yol bulmasıdır. 
Kısas hukuku bu ülkeye asla gelmez mi, diye soruyoruz. Kesin gelmez ya da gelir sözünü duymamız çok zor oluyor. Gönüller istese de toplum vicdanı kabul etmiyor. Çünkü kısas da terazi haktır, adalet haktır, vicdan haktır. Kısasa karar verecek mercilerin Allah korkusunu taşıması gerekir, Allah'tan değil de makamı kaybetmekten korkmak, siyasetçilerin gölgesinde kalmakla kısas hukuku asla uygulan(A)maz.
Aslında Allah ve vicdan bir insanda bulunuyorsa kısasa hukukuna da gereke yok. Suçlu suçunu çekecek, mağdur cezanın hakka uygun verildiğini gördüğünde rahatlayacak ve devletine güveni artacaktır. Bireylerin de Allah'tan korkmaması halinde kısas hukukunun uygulanması yasal yollardan cinayet işlemeye davetiye çıkartır. Zaman zaman haklı haksız oluşan linç olayları da bunun bir göstergesidir. Linç edilen kişinin masum olduğu ortaya çıktığında linç edenlerden kaçı hakim karşısına çıkmıştır. 
2012 yılında başbakanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan'ın gönlünün bir yerinde kısas hukuku olduğu hafızalardadır. Anayasa'nın değişim sürecinin yaşandığı bu günlerde , yıllar önce gönlünde yer eden kısas hukukunun önümüzdeki yıllarda meclise getirilmeyeceği mümkün değildir, diye kim ifade edebilir
2012'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “2023’e kadar üye olamazsak kendimize başka bir yol çizeriz.” dedikten sonra “idam cezasının gerekliliği” konusunu da gündeme getirmişti. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Başkanı olan Erdoğan'ın toplumun suç işleme ve serbest kalma ve korku imparatorluğunun her geçen gün büyümesinden rahatsız olmadığını kim iddia edebilir. “Öldürmeler karşısında gerekirse idam cezaları yeniden masaya getirilmelidir” demiş olan Erdoğan cinayet suçlularına hapis cezaları verilmesini “devletin cinayet işleyeni affetme yetkisini kullanması” olarak öne çıkartıp “Bu yetki öldürülenin ailesine aittir, bize ait olamaz” demiş olması bir düzenlemenin ta o yıllardaki ışık çakmasıdır. (Kaynak)
Anayasa değişiyor.
Bazı sabit kurallarda değişecek bir de bakmışsınız yılların hayali din temelli bir ceza hukuku, haliyle kısas hukuku doğmuş olabilecektir..
Bugün için imkansız.. desek de...
Ülkemiz 20 yılda ne imkansız görüneni gerçekleştirdi, ona da bakmak lazım..